Viski Peşinde Bir İskoçya Gezisi
“Viski peşinde bir İskoçya gezisi!” tanım çok afili olsa da, sırf bu amaçla bir gezi yapar mıydık? Sanırım hayır, sebebi tabi ki maliyet. Öncelikle aileden birinin evlilik tebriği, bir müşteri ziyareti ve bir konferans konuşması için zaten Londra’da olmak gerekiyordu. Fırsat bu fırsat diyerek aylar öncesinden bilet ve rezervasyonları hallettik ve araya İskoçya sıkıştırdık. Çok havalı laflar ama döner dönmez çalıştığım şirket battı 🙂
tl;dr diyenler için bu yazı alttakileri içerecek;
- Bolca Wetherspoon,
- Edinburgh, Johnnie Walker Princess Street Experience,
- Edinburgh, The Scotch Whisky Experience,
- Edinburgh, HolyRood Damıtımevi,
- Cardhu Damıtımevi,
- Glenfiddich Damıtımevi.
Daha da özet isteyenler için twitter flood altta, ama daha detay için okumaya devam edin 😉
Yıllardır gezi planlayan birisi olarak çok zorlandığım bir hazırlık süreci oldu. En büyük sebebi damıtımevlerinin ebesinin nikahında olması! Harita okumadan az buçuk anlayan birisi olarak İskoçya önemli şehirleri ve damıtımevlerini öncelikle gözle yerlerini kestirme, hangileri birbirine yakın ve hangilerinde hangi gün ve saatte rezervasyon yapılabilir ayarlamak gerçekten zaman istiyor. Bir de tüm Avrupa’da, özellikle işletmelerin çalışma saatleri çok kısıtlı olunca her şey daha da karmaşıklaşıyor.
Hemen belirteyim; ters akan trafikte araç kullanacak bir arkadaşınız olmadan işler çok zor, çoook! Sebeplerine geleceğiz.
Londra’dan uçacak şehir konusunda yakınlarında havaalanı olan ve gözüme ilk çarpan yer Inverness oldu. Bir ara gözüm Aberdeen’e de gitti ama Speyside ünlü damıtımevlerine nispeten daha uzak geldi. Edinburgh da tabi ki önemli bir nokta ve kesinlikle uğramak istiyorduk. Sonuç olarak Edinburgh’a inip, bir şekilde Speyside’a uğrayıp, oradan bir yerden geri dönmek mantıklıydı.
Ne olur ne olmaz diye en azından geri dönüşü tahmin edip EasyJet ile Inverness – Londra bileti aldım, hatırladığım kadarıyla 12 – 16 pound arası bir fiyattı. Yanlış tahmin etmişim. Aberdeen’den yeni dönüş bileti almak zorunda kaldım, yeni bilet almak değiştirmekten daha ucuzdu bu arada. Aberdeen’den araba kiralamak için pazar günü sabahı açık ofis bulunabiliyor, Inverness’da en azından internet üzerinden ve bir iki telefon konuşması ile anladığımız kadarıyla pazar açık ofis bulamayacaktık.
Neden Aberdeen’den dönüş? Londra – Edinburgh uçuş, 2 gün 1 gece Edinburgh konaklama, trenle Aberdeeen geç saatte ulaşım ve konaklama. Sabah araba kiralama ve akşam teslim edip uçakla Londra. Cıncık gibi plan.
1 .Gün
İlk gün bir arkadaşımla Edinburgh’da buluştuk. Daha önce de geldiğim için Edinburgh gezmek konusunda çok istekli değildim ve hatta değildik. Hemen Waverley Tren Garı’ndaki Wetherspoon’a oturduk.
Gezide tüm içki ve yemek işini Wetherspoon’da hallettik. İngiltere’de yaşayan birkaç tanıdığım sevmiyor burayı. Wetherspoon bir zincir marka, cafe – pub, yemek de var. Yemek yanında içki eşlikçi çok ucuz. Partonu Boris Johnson kankasıymış. Çalışanları sömürüyor, yerel girişimlerin batmalarına yok açıyormuş. Açıkçası adım başı Wetherspoon var. Her bir şubenin özel bir ismi var, bazıları bölgenin en afili binası, her şubede farklı bir halı deseni var.
Saatlerce Waverley’de içtikten sonra hadi biraz dolanalım dedik. Fazla da turlamadan başka bir Wetherspoon oturduk. Burası favorim. Hatta aylar son iki farklı arkadaşım benzer noktadan dakika farkıyla “bak senin mekan” diyerek whatsapp’dan fotoğraf paylaştı; The Caley Picture House.
Bir yemek yedikten sonra otel gidelim dedik ve “epic fail” yaşadık. Sırf adında Hilton geçiyor diye yakındaki bir Hilton’a yürüdük meğer bizimki Hampton by Hilton’muş. Doğrusunu bulup, otele eşyaları bırakıp Johnnie Walker Princess Street’de etkinliğimize doğru yürüdük. Şehirde tüm önemli noktalar yürüme mesafesinde.
Birleşik Krallık’da alışveriş hala sokakta yapılıyor. Tabi ki şehir içi avm diyebileceğimiz yapılar var ama genel olarak önemli caddelerde dönüyor tüm ticaret. Edinburgh’da en önemli caddelerden birisi Princess Street. Kaleden Waverly İstasyonuna kadar şehir içinde büyükçe bir park olan Princess Street Gardens da, Edinburgh uğranınca belki istemeseniz de görmek zorunda olacağınız yerlerden. Birçok Edinburgh fotoğrafı bu yol üzerinden çekilmiştir muhtemelen. Parkın bir noktasında da National Gallery var ki kesin gitmeyi öneririm.
JW Princess Street 2023 yılına yakın zamanda açıldı. Pandemiye denk gelse de açtılar diye hatırlıyorum. Zaten viski diyarı olan memleketin çok güzel bir noktasında bir binayı komple dönüştürdüler. Girişte kocaman bir tadım ve tanıtım etkinliği alanı ve mağazası var. Tadım etkinlikleri salonları, farklı barlar ve restoranlar var.
Genelde istediğiniz etkinlik değil de hangi saat uygunsa onu almak durumunda kalıyorsunuz. Girişte büyükçe bir ekranda genel viski tanıtımı. Sonra bence bir aktris profesyonelliğinde arkada Johnnie Walker tarihi anlatılırken illüstrasyon ve animasyonlarla senkron tanıtım yapan bacımız çooook başarılıydı. Video, fotoğraf kesinlikle yasak ve hatta bir Türk olarak bir şey olmaz diyerek çekim yaparken uyarıldım. Sonra tadıma geçtik. JW hatırlamadığım birkaç versiyondan zevke göre kokteyl sundular. Önümüzde de farklı JW şişeleri vardı. Arkadaşım, barmen arkasını döner dönmez bir şişeyi kapıp bardağına boca ettikçe gerim gerim gerildim.
Birleşik Krallık bu işleri çok iyi yapıyor. Daha önce Londra’da özellikle Science Museum ve Imperial War Museum’da tanıtımlardan ve özel sergilerden çok etkilenmiştim. Bu da öyle oldu. Hele bir gün sonraki Scotch Whisky Experience unutulmazlardan.
JW Princess Street sonrası tabi ki bir Wetherspoon ve otele gidiş, yatış. Arada Türkiye’den gelmiş bir öğretmen kafilesiyle kaşılaşma ve onları da davet etme de var tabi. Otele ulaşmak zor oldu, gereksiz içildi.
2 .Gün
Zabaaaanan Edinburgh The Scotch Whisky Experience’da (kısaca SWE diyeceğim) bir etkinlik var, erken kalktık. SWE “içi viski dolu bir mekan fotoğrafı” görsellerinin kaynağı yer. Brezilyalı bir dayının koleksiyonu, sonra Diageo firması alıyor ve buraya taşıyor sanırım. Kaleye çıkan yaya yolu üzerinde, çevrede gayda çalan sokak çalgıcıları göreceğiniz güzel bir konumda.
Yine uygun saatte ne etkinlik varsa aldık. Ama tabi tanıtım dışında tadım da ekledik tura. Girişte diğer tur katılımcılarını bekledikten sonra, eğlence parklarındaki korku tüneli gibi bir mekanizmada hareketli koltuğumuza oturduk. Hareketli koltuk viski üretim sürecini başaktan fıçıya anlatan farklı animasyonlar ve fotoğraflarla muhhhhhhteşem anlatılmış. Sonra sert İskoç aksanlı bir abimiz bizi İskoçya viski bölgelerini drone çekimleriyle anlatacak olan bir salona aldı. Çekimler şahane ötesiydi. Bu kadar özelliksiz bir ülke ancak bu kadar iyi tanıtılabilir.
Sonra üzerinde farklı viskilerin koku profilleri olan bir kart dağıtıldı. Ve bu karttaki kokulara ilgiye göre farklı viskiler servis edildi. Ben isli karakter seçtiğim için Laphroaig 10 servis ettiler. Burada da bolca koku ve tat profilleri anlatıldı. Ve sonrasında işte o ünlü viski koleksiyonu odasına girdik. Gerçekten çok etkileyici. Büyükçe bir oda ve ortası bir vitrinle ayrılmış, her yanında farklı viski şişeleriyle dolu bir oda. Her noktasından fotoğraf çekmenin zorunda hissedildiği bir koleksiyon.
En sonda da duvarlarında bolca viski ve İskoçya tarihi anlatılan bina içerisinde bir puba geldik. Burada tadım etkinliği de alanlar kalsın, diğerleri için tur bitti dediler. Gıcık bir ayrıştırma oldu. Biz tadım etkinliği de aldığımız için kaldık.
Tadım sonrası maillere bir bakayım dedim. İngiltere bu hat işleri konusunda şahane. “Pay as you go” sim kartlar var. İsim, kimlik istemiyorlar, satın alıp hayatınıza devam ediyorsunuz. Bizdeki servis sağlayıcıların büyük nimet gibi buradaki paketleri fahiş bir ücretle kullanmanızı sağlayan hizmeti yerine hep bir hat almayı tercih ediyorum. Neyse.
Mailde Glenkinchie Damıtımevi turumuz iptal edildi yazıyor. Yalnız birkaç saat sonra orada olmayı planlıyorduk. Hemen sert İskoç aksanlı rehberimize sordum. “Hele gardaş ne yapak?” O da dedi ki şehir içinde yürüme mesafesinde Holyrood Damıtımevi var. Henüz açılalı 3 sene olmadı yani yasaya göre fıçıda 3 yıl beklemediği için bir viski tadımı yapamazsınız ama en azından “New Make” tadımı yaparsınız, tesisi gezersiniz. Glenkinchie için bir araç ayarlamamıştık, zaten 1 saat sürüş mesafesiymiş. Şehir içinde yürüyerek Holyrood’a gitme ve gelmek çok keyifli oldu, iyi ki iptal edilmiş.
Tabi ki yemek için bir Wetherspoon’da durakladık ve Holyrood’a vardık. Genelde gençler vardı, anlatan kız da Avustralya’dan gelmiş, derin bilgisi çok olmayan ama eğlenceli, akıcı anlatan biriydi. İmbik boyunlarının uzunluğu hemen farkediliyor. Zaten Glenmorangie’den sonra en uzun imbik buradaymış.
Detay ->
Viski Üretiminde Materyaller – Turba, İmbik, Fıçı
Daha sonraki gün gideceğimiz Cardhu ve Glenfiddich’e göre çok küçük, butik üretim yapan bir yer burası. Henüz ellerinde viski olmadığı için “New Make” tattık. Hiiiiiiç sevilesi değil. Tabi ki sonunda yine bir tadım etkinliği, bu sefer ürettikleri cin ile birkaç kokteyl tadımı.
Eveeet süre daralıyor, hayattan güzel bir gün daha gitti. Bugünü de bitirdik gibi. Çıkışta bolca şehir merkezine yürüdük. Aberdeen’e trenimiz geç bir saatte, ama sorduk daha erken bir trenle gidilebiliyormuş, atladık gittik. Akşam Aberdeen’de yerel müzik çalan bir pubda birkaç bira, sonra içeri girdiğimizde bizi yani iki erkeği sarılarak karşılayan genç bir adam ve sonradan idrak ettiğimiz LGBTQ+ friendly gece kulübü, sonra sabah erken kalkacağız ve İbis Hotel. Bu sefer otel kötü, 0.75 kişi genişliğinde bir yatak. Yorgunluk ve alkol yüzünden sabah leş gibi bir bünye. Yapacak bir şey yok.
3 .Gün
Daha hava aydınlanmadan havaalanına gittik ve kiraladığımız aracı teslim aldık. İstikamet önce Cardhu, sonra Elgin’de bir yemek, sonra Glenfiddich, istiklal marşı ve kapanış. Başlangıçta Elgin planı yoktu ama yol arkadaşım ve şoförüm :), uğrayalım dedi benim de görmek istediğim bir yerdi.
Cardhu’ya ulaşana kadar piyasada görebileceğiniz ne kadar single malt viski varsa tümünün damıtımevini gördüm diyebilirim. Cardhu Damıtımevi’nin sembolü bayrak sallayan bir kadındır. Vergi memurlarının geldiğini yüksek bir noktadan diğer damıtımevlerine bayrak sallayarak bildiren Helen Cumming oluyor kendisi.
Detay -> Cardhu Gold Reserve Viski Tadım Notları
Damıtımevi ne kadar büyükse üretimi izlemek ve anlamak o kadar zorlaşıyor. HolyRood’dan sonra Cardhu daha büyüktü. Girişte yan arsada şu bol tüylü İskoç ineklerinden var, giden herkesin bir fotoğrafı vardır heralde.
Damıtımevi detayları twitlerde olduğu için hızlı geçeyim. Aklımda kalan Dufftown doğumlu orta yaşlı adeta bir edebiyat öğretmeni edasında Allison anlatıcımızdı. Anlaşılır bir ingilizcesi vardı. Bir ara aldı başını gitti ev tüm ekip arkadasından bakarken meğer onu takip etmemizi bekliyormuş, biraz gülüştük. Bizimle beraber genç Alman bir grup vardı. Karavan ile damıtımevlerini geziyolarmış, yakında Islay Adası’na gideceklermiş. Açıkçası çok yorgun olduğum için çok da özenemedim gruba.
Sonda da tabi tadım etkinliği vardı, büyükçe bir salonda viskileri tattık. Kahvaltıyı yol üstü bir benzinlikten aldığımız sandviçle yaptık, bu yüzden etkinlik sonunda acıktık. İstikamet Elgin, oranın biraz kuzeyi de Kuzey Denizi. Elgin’de tabi ki Wetherspoon’da yemek yedik ve tabi tanında bir içki aldık. Ama artık içecek yerimiz kalmadığı için yanımıza yolluk aldık. Tabi ki 660 ml şişesiyle menüde en büyük ve en alkollü olan bira; Brewdog Elvis Juice Grapefruit Infused IPA . Bu arada cider ve ipa yüzünden mide yanmalarını geçirmek için Guinness içtik, işe yarıyor ;).
Ve son damıtımevi Glenfiddich. Etkinliklerden birisi de Solera üretim yöntemiydi ve bu etkinlik için zmaanımız uygun değildi diye fıçılama tesisini görmeyeceğimi sanıyordum, ama gördük. Solera sisteminden bahsetmediler ama tankları, 12, 15, 18 yıllık fıçıları görmek çok etkileyiciydi.
Detay ->
Glenfiddich 15 Unique Solera Reserve Viski Tadım Notları
Glenfiddich single malt üretimi anlamında devasa bir tesis. Girişte elli saat aile şeceresi anlatılıyo biraz sıkıcı ama içki devi firmalara satılmadan dev oldukları için takdire şayan. Mayşe tankları kocaman ve çok fazla, fermantasyon tankları da öyle, imbikler de öyle. İlk kez çalışan bir imbik görmek de çok heyecan vericiydi.
Ve pek tabi sonda tadım etkinliği. Etkinlikte viskinin neden pahalı olduğu ve anlatıcının da bolce değindiği gibi yavaş yavaş ulaşılmaz olmaya başladığını konuştuk. Tüm damıtımevlerinde araç süreceklere küçük tadım şişelerini yolluk veriyorlar.
Her güzel şey bitermiş. Buradan Aberdeen Havaalanı’na geri döndük. Uçuşumuz Londra’ya. Londra’da grev var trenler çalışmayacak. Ama dert etmiyoruz, çünkü yolluk biralarımız vardı :). Havaalanı çok küçük olduğu için gizlice içemeyeceğiz bu yüzden dışarıda durakta fondipledik.
Bu kadar…