Gezi,  Türkiye'den

Pandemide Çıralı Antalya – 2020

Önce alttaki havadan çekimimle başlayım.

Bütün arkadaşlarım, tanıdıklarım 2000 – 2010 arası en az bir kere Olimpos’a gitmiştir. Hatta istisnasız her sene giden de var. Ben ilk kez sanırım 2017’de gittim. O seyahatte bir miktar sıkılıp, bol ışık hüzmesi gördüğümüz yere doğru gece vakti kıyıdan yürümüştük. Meğer Çıralı’ya kadar yürümüşüz. Işıklar da bir düğünden geliyormuş. Tırıs tırıs bir de geri yürüdük tabi, sağlam dizlerim ağrımıştı taşta yürümekten. O zaman Çıralı’yı çok sevmiştim, “gelinir be buraya!” demiştim.

Pandemi yüzünden evlere kapanma süreci bittiğinde bir miktar temkinli davrandık tatil konusuna. Sonra bol tedbirlerle bir tatil yapılabilir dedik. Tabi bunun için tenha bir yer bulmak lazımdi. Çıralı için “tam yeri, tam zamanı” dedik.

Bir miktar Çıralı’dan bahsedeyim. Koruma alanı olan bu yüzden belli miktar yapı yasağı olan upuzun bir sahil ve Yanartaş Dağı ile sınırlı bir düzlükte tatil mekanı. Antalya, Kemer ve Tekirova’dan sonra. Hemen yanında Olimpos var. Olimpos yanı başında olmasına rağmen kolay ulaşılamıyor, birkaç tepeden oluşan coğrafi eşik var. Araçla yukarı kadar çıkıp ana yoldan ulaşılabiliyor sadece. Tabi yaya olarak kıyıdan yürünebilir. Korunan bir alan olduğu için ahşap bungalow tesisler yapılabiliyo sadece diye biliyorum. Sahili deniz kaplumbağları yumurtlama alanı diyen de var çok da araştırmadım.

Biz bol referans ve bir tanıdık aracılığıyla Yavuz Bungalow’a gittik. Ağaçlarla üstü kapalı bir araç otoparkı var. İner inmez resepsiyon aramak için sahile kadar eşyasız yürüdük. İyi ki eşyaları almadık, otoparktan sahildeki restoran-resepsiyona kadar boşuna eşya taşıyacaktık. Sağolsunlar bir taşıyıcıyla odaya kadar getiriyolar.

Herkes çok iyi davrandı genel olarak otelde. Gerçi bir bekletimiz de yoktu, sadece restoranda istediklerimiz hızlı geldi :).

Biz gittiğimizde bol ahşap kokusu vardı, vernik değil çam reçinesi kokusu yani rahatsızlık vermesinden ziyade hoş gelen bir koku. Yer döşemesi ve birkaç üst yapı yenilediklerini söylediler. Bungolawdan beklentime göre çok konforlu.

Banyo da gayet temiz. Duşu tutan metalin kırılması ve aynanın altındaki küçük eşya koymaya yarayan aletin kırılması dışında sorun yok. Bu olay gittiğim afilli olamayan otellerde hep başıma geliyor, bu yüzden belki de benim suçum.

Bizim odaya fazladan yalnız bir küçük yatak sığardı, daha geniş odaları var mı bilmiyorum. Genel olarak bungalowu belki sevenler vardır, gıcık tarafı her adımda ve kapı açışta çıkan o gacır gucur ses. Bir de yatak eğimliydi sürekli düşmemeye çalıştığımızdan kendimizi sıkıyorduk. Klima var ama tüm pencereleri açılınca yeteri kadar serin oluyor. Pencerede tel var, sinekten korkmaya gerek yok.

E yani insanlardan uzak olmaya geldik madem, o zaman iyi yönlerden bahsedeyim. Otelin büyük bir arazisi var, bungalow olmayan her yer portakal ve limon ağacı. Bungalowların hemen çıkışında bir balkon ve balkonda masa sandalye, hemen önünde hamak, şezlong var. Ses seda yok kimseye yakın değilsiniz.

Eğer uslu bir çocuk olursanız tavus kuşu bile görebilirsiniz. Mütemadiyen, evcil köpek, ördek, tavus kuşu bilimum yerlerde dolaşıyor.

Böyle yeşillik bir yerde bol böcek, sivrisinek olur diyorduk ama yoktu. Ya da biz karşılaşmadık. İlk gün bir sivrisinek gördük, kapıları sabah vakti ve öğleden sonra kapalı tuttuk başka bir tane giremedi içeri. Çıralı içinden ufak bir dere akıp Yavuz Bungalow yanında bir yerden denize ulaşıyor ama yaz vakti de burası kuruduğu için sineklerin üreyebileceği bir yer olmuyor heralde.

Denize ulaşmak için uzun ince bir yoldan gidiyosunuz. Biraz uzunsanız sağ sol eğilme hareketleriyle savuşturursunuz ağaçları.

Uzun ince yol boyu diğer bungalowların da önünden geçiliyor. Her birine Antalya’daki bir antik kentin ismi verilmiş.

Tabi mevsim yaz olunca ağaçtaki turunçgillere elimiz gidemedi henüz olgunlaşmadıkları için. Yalnız bir limon aldım gitmeden önce helal etsinler artık. Onu da arabada unutmuşum kurumuş bir ay içinde. Bu ağaçlar yüzünden gece oda zifiri karanlık oluyor. Ne şehir ışığı ne otel içindeki diğer ışıklar, ortam baya zifiri.

Kahvaltı dahil konakladık, galiba otelin tümü öyle. Akşam yemek restoranda hazır bir yemek olmuyor menüden seçmeniz gerekiyor. Bir kez yedik, ne yedik hatırlamıyorum ama çok lezzetliydi. Bir de fiyat/performans da çok iyi.

Güzel bir gölgelikte restoran var. Erkek erkeğe bir tatil yapıyor olsaydık hiç denize girmeden bira içerek bu masa ve tuvalet arasında tüm tatilimi geçirirdim.

Kahvaltı idare eder. Immmmhhhh. Karnımız doydu şükür. Yemek servisi kapalı alanda, pandemi yüzünden siz istiyorsunuz tabağınıza ekliyorlar istediklerinizi, alıp dışarı çıkıyorsunuz. İçeride 2 masa var sanırım.

Otelin hemen önü sahil, otelin şezlongları var, restorandan denize en fazla 100 metredir. Öğlen şahane ev yapımı patates kızartması, bir kaç kez de hamburgerle idare ettik. Akşam hem Çıralı’yı görmüş olalım hem farklı birşeyler tadalım diye yürüyüş mesafesinde mekanlara gittik.

Bunlardan biri Simge Kitchen & Bar. Bir arkadaşımın önerisiyle gittim muhteşem pizza yaptıklarını iddia etti.

Çıralı’da birçok mekan altta Simge gibi blok bir yapı olmadığı için tüm yönleri açık şekilde. Pandemide de işe yaramış bu durum.

Menüye bakınca çok da pizza mekanı değil diye düşündüm. Yani pizzası ünlüdür tamam da pizza özelinde menüsü olan bir yer değil.

4 peynirli pizzanın tüm peynirlerini detaylı saymadım :). Bazen yapıyorum 4 farklı renk tonu arıyor gözlerim. Pizzanın çok kuru kenarları dışında kaliteli malzeme ile yapmışlar ve gayet lezzetliydi.

Gorgonzola yüzünden genelde çocuklar pek sevmiyor peynir çeşitli pizzayı. O yüzden risksiz olacak bir et ısmarladık. Denemedim ama kokteylleri de güzel bir mekan sanırım. Hesap da bu geldi.

Başka bir akşam yürürken görüp sırf dış görünüşü yüzünden çok giresimizin gelmediği bir mekan vardı. Sonra Tripadvisor’da ilk sırada olduğunu görünce bi deneyelim dedik. Ceylan Cafe ve Restarant.

2000’lerin ortasında bir reklam vardı. “İbo burda herşey var mı?” diye. O reklamın cevabı gibi. Ne isterseniz var. Ufak bir mutfaktan bu kadar çok çeşit çıkıyor, bir de akşamları tam dolu. Bu yüzden insanlardan uzak masa bulmak için beklemek gerekebiliyor akşam vakitleri.

Yaprak ciğer, lahmacun ve hamburger söyledik. Yani gastronomik anlamda Çıralı şahane bir tatil mekanı değil tamam. E burası da kalabalık, menüsünde herşey olan bir yer. Bunlar birleşince kötü bir sonuç çıkar normalde. Ama öyle değil, enteresan.

Doğal olarak yemek biraz gecikiyor ama çıldırma boyutunda geç değil.

Uzun kalıyor olsaydık birkaç kez daha uğrardık. Ama zaman az, “ne kadar farklı yer görsek kardır” dedik. Üstte fotoğrafta, “dışarıdan tostçu görünüyoruz ama durumu biraz düzeltelim” diye suya antin kuntin şeyler atmışlar 🙂

Hepimiz yemeğimizi beğendik. Porsiyonlar biraz büyükçe bu arada 1.5 kişilik, akılda tutmakta fayda var.

2020 turizm için tüm dünyada kötü bir sene. Çıralı’da önceki yıllardaki fiyatları bilmiyorum tabi. Ama genel olarak fiyatlarda bir yükseklik var gibi, kötü giden sezonu doğal olarak hasarsız atlatmaya çalışıyor olabilirler. Türkiye’nin her yerinde bütçenize uygun bi tatil yaparsınız, böyle sonuca bağlayım. Çıralı’da da hem pahalı hem ucuz yerler var. Ama çok pahalı bir yere denk gelmedik.

Yeri gelmişken kaldığımız otele sorduğumda rezervasyon durumunun gayet iyi olduğunu söylediler. Zaten yerli turiste hizmet veriyorlar, bir de pandemiye uygun bir yer olunca büyük kayıpları olmamış. Bir tek kapanmalar yüzünden sezonu geç açmışlar.

Şimdi son mekan… Zurnanın zırt dediği yer. Meğer benim arkadaş, pizzanın güzel olduğu yer diye burayı önermiş. Yine tripadvisordan da baktım, iyi puan ve yorumlar almış; San Simon.

İçeride yabancı turist çoktu, genelde Fransızlar. Çıralı’da turist namına en çok Rusları gördüm. Genelde marketten alışveriş yaparken, kahvaltılık günlük yiyecek alırlarken gördüm. Türkiye’ye gelenler zaten orta-alt gelir grubu, Çıralı’ya gelenler yalnız alt gelir grubu olanlar heralde.

San Simon’da İtalyan yemekleri ağırlıklı bir menü var.

Sırf bir şarap menüsü hazırlamış olmaları güzel. Şaraptan çok anlamasam da 20’ye yakın şarap için menü gereksiz gibi durabilir ama emek vermişler. E tabi konsept de İtalyan olunca daha bir önem vermiş olabilirler.

Pizzalar menüde soldakiler ve sağdakiler diye ayrılıyor, fiyatlar da öyle 🙂 Tabi belki dünyanın hiçbir yerinde İtalya’da yaptıkları tada yaklaşamıyorlar ama burası cidden görüntü ve lezzet olarak iyiydi.

Menüde yazan viskilerin tümü gerçekten var mı sormadım. Sıcak havada bira gider tezini kendimce doğruladım. Ama Lagavulin gerçekten varsa güzel. Tabi mekanda genelde Fransızlar olduğu ve en çok İskoç viskisi tüketenlerin de Fransızlar olduğu denklemini bir araya getirirsek…

Yine 4 peynirli büyükler için ve bonfileli çocuklar için. Büyük bir pizza geliyor. Ben, yani bir yetişkin 🙂 bile tek başına bitiremeyebilir. İlginçtir yanımızdaki masada yaklaşık 10 yaşında ecnebi çocuklar bir iki dilim bıraktılar gerisini bitirdiler.

Bu da son cezamız. Bir daha ilkbahar ya da sonbaharda gelmek isterim buraya. Umarım gelirsem de füme somon ve Lagavulin sipariş ederim heralde.