Türk Beşleri ve Köçekçe Dinledikçe Aklıma Gelenler
Bu bir anı yazısıdır, bilgilenmeyi beklemeyin. Dönem ödevi yapmak için bence kullanmayın. Ama eğlenceli bence yine de okuyun.
23 Nisanlarda hep bir etkinliğim oldu ilkokulda.
3 ya da 4. sınıftı zingarella diye bi şarkıyla dans gösterisi vardı mesela.
Bir de Osman Yağmurdereli’nin bir şarkısıyla bir etkinlik olmuştu. Birbirlerine bakar bakar dururum. İnce giymiş giymiş üstüne …
O zamanlar ilkokul 5 sene. Sonra anadolu lisesi sınavına girerdin.
Zingarellayla bizim sınıftan bir kızla dans ediyorduk gösteride.
Yıllar sonra Odtü’ye giden Dikmen otobüsünde gördüm kızı, normalde doktor sırası beklerken her bokunu anlatan teyze gibi diyalogçuyumdur.
Ama o kıza gidip de bir selam vermedim.
Bir dakika konumuz bu değil.
Konunun ne olduğunu da tam bilmiyorum aslında “anı”m geldi.
Köçekçe’yi dinlerim arada. Yani şu eser oluyor kendisi;
“Türk Beşleri” var bilir misiniz?
Vikipedia’ya göre;
Türk Beşleri özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde eserleriyle kendilerinden söz ettirmiş aşağıdaki beş Klasik Batı Müziği bestecisini bir arada tarif etmek için kullanılan uluslararası bir deyimdir. Türk müziği için çok önemlidirler. Bu kişiler:
Ahmet Adnan Saygun
Ulvi Cemal Erkin
Cemal Reşit Rey
Hasan Ferit Alnar
Necil Kazım Akses
Hepsinin ortak özelliği 1900’lerin başında doğmuş olmalarıdır ve Atatürk’ün eğitim için yurtdışına gönderdiği sanatçılardır.
Yani dinlediğim bu eseri ülkem, devletim, milletim gibi Atatürk’e borçluyuz!
Şimdi Köçekçe’yi nereden hatırlıyorum?
Ya da dur bir kaç vidipedia bilgisi daha vereyim;
Köçekçe Türk beşleri adıyla anılan çağdaş Türk müziğinin ilk temsilcilerinden Ulvi Cemal Erkin’in, orkestra için 1942 yılında yazdığı bir eserdir.
Besteci, köçeklerin dans ettiği eğlencelerde çalınan müziklerden Karcığar (Dede Efendi – Benliyi Aldım Kaçaktan (Karşılama)), Bülbül Olsam Kona da Bilsem Dallere (Karşılama), Ulah Havası, Yabandan Geldim Yabandan (Yine Yol Vermedi Acem Dağları) Hicaz makamlarındaki bazı örnekleri derleyerek Dans Rapsodisi başlığıyla Köçekçe Süiti’ni oluşturmuştur. 1942’de Cumhuriyet Halk Partisi’nin düzenlediği ulusal kompozisyon yarışmasında birinciliği kazanan ve ilk kez 1 Şubat 1943’te Ernst Praetorius yönetimindeki Riyaseticumhur Filarmoni Orkestrası, günümüzde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası tarafından Ankara Radyosu stüdyosunda seslendirilen bu renkli eser, Erkin’in en çok sevilen ve en sık seslendirilen eseri olmuştur.
Demiştim ya 23 Nisanlarda hep bir görevim vardı.
Sanırım ilkokul son sınıftı, tüm okul beni tanıyordu lakabım Damat’tı.
Bir gün “gösteri seçmeleri var, veliniz okula gelsin!” dediler.
Bunları hali vakti yerinde, eli yüzü düzgün arkadaşlara söylediler sanırım.
Canım anam çilekeş anamım o gün işi vardı gidemedi.
Veli görüşmesi konusu meğer 23 Nisan’da bir Anadolu düğünü canlandırılacakmış, tek bir öğrenci özel kıyafet almak zorunda ve diğerlerinden başka bir görev almak zorundaymış.
Bazılarının velileri kabul etmiş bazılarının etmemiş.
Çok canım sıkıldı ben görev dışı kalamazdım gittim Müdür Yardımcısı Kadın’a dedim “benim annem gelemedi ama böyle bir görevi üstlenmemi kesinlikle aşşırı bir şekilde isterdi”.
Kadın bana baktı “Gerçekten mi yavrum? Dur, hocalarınla paylaşayım bu konuyu dedi” ve beni seçtiler. Anadolu düğünündeki Damat olmuştum artık.
Ne olacağı konusunda fikrim yoktu.
Niye beni seçtiler çok anlamamıştım o zaman. Sonradan düşündükçe, eli yüzü düzgün hafif kız gibi güzel diyelim yakışıklı diyemem o yaşta, e boyum da hep uzundu ve zayıftım. Güzel çocuktum ulan işte.
Sırf belki bu yüzden ileride çok yakışıklı olacağıma kendimi aşırı inandırmıştım.
Hatta ortaokulda Türkçe hocam beni kaldırıp çok güzel bi çocuksun sen ya gerçekten çok güzelsin, özelsin demişti sınıfın ortasında.
Bi miktar utanmıştım ama hoşuma da gitmişti.
Neyse lise 1-2 gibi hassiktir ben tipsizin teki oldum diye içten içten kendime söylüyordum ama bir yandan inanmak da istemiyordum. Ergenlik işte. İlkokul yakışıklılığı devam etmedi bir şekilde.
Yakışıklı değilim ama sempatiğim gibi bir klişeye sarılıp yıllarca yaşadım.
Ne anlatıyom ben ya.
Köçekçe’ye geri dönüyorum.
Biraz önce mutfakta bişilerle uğraşırken bağladım telefonu hoparlöre açtım son ses Köçekçe’yi.
Sonra işte bu ilkokul mevzu geldi aklıma.
Anadolu’da bir düğünü canlandıracaktık ya. Ben damat oldum ama bir kaç popüler bebeyi alıp hocalar çalışmalara başlamadan bi yerlere götürdüler.
Meğer bunlara bir vhs kasetten daha önce sergilmiş mi deyim ne deyim bir oyunu izletmişler.
Hocalarla beraber kareografiyi ezberleyip bize uyarlayacaklardı.
Bu kaseti bi çalışmalara başlamadan önce bir de 23 Nisan’dan bir kaç gün önce izledim.
Başka da izlemedim. E arkadaş başrol bende ama ne senaryo biliyorum, ne replik.
Bu popüler bebelerden dediğim kareograf çocuk enteresandır, bu arkadaşın amcası bizim kiracıydı aynı zamanda.
Arada kira ödemez babam sürekli protesto çekerdi, toplu öderdi.
Bir gün de durduk yere vefat etti 🙁
Hala Köçekçe’ye gelemedik değil mi?
Tamam la tamam işte bu 23 Nisan gösterisinde Anadolu düğünü arkasında Köçekçe çalıyor biz de tüm hareketleri buna göre yapıyorduk.
Bu şarkının bir kısmı Anadolu’dan Görünüm programında kullanıldığı için bilir eskiler. Yıllar yıllar sonra anladım bu şarkının o şarkı olduğunu, kimin bestelediğini.
23 Nisan günü de öyle bir curcuna vardı ki, ilçedeki tüm okullar bi gösteri düzenlemiş. Bizimki de sonlara yakındı kimse izlemedi. Velileri de uzak bir yere oturttular onlar da izleyemedi.
Peki ben damattım, gelin kimdi.
Sarı kafa kızın biri. Bir de üst sınıflardan obez bi kız kankası vardı bunun.
Üstüme gelip duruyolardı. Neydi konu bilmioyurum ama birlik olup toşbik geçip duruyolardı benle akkkşamlara kadar.
Bu obez kızın da bir arkadaşı bizim arka binada oturan bi kızdı.
Nasıl geldi bilmiyorum ama lisede aynı okuldaydık.
Aşırı sinir bozucu bi erkek arkadaşı vardı. İğrenç kavgacı, başkalarına güvenip artizlik yapan bi elemendı. Sigara, alkol. Yani lisede ekstrem geliyodu sigara alkol dedim ama…
Geçiyorum.
Bu gelin kıza da ablam özel ders veriyodu. O değil de ben bir kere bile abimden ablamdan ders konusunda bir yardım almadım.
Şimdi kareograf yani hocalaların seçtiği popüler arkadaşa geliyorum.
Teee yıllar yıllar sonra şu düğün videosunda gördüm bu elemanı iyi mi?
Yine bu elemanla lise 2’de aynı dersanede aynı sınıftaydık.
Ne şans be diyemeyeceğim çünkü ebeveynlerin bi tanıdığının dersanesiydi. ucuz yollu kapatmıştı herkes konuyu oh ne güzel hayat.
Bu dersanesinin ismi de İstanbul’da bir fedö dersanesi ile aynı isimdi.
Ben mezun olduktan sonra isim değiştirdiler.
Sene 2002 – 2003 adamlar isim değiştirmede vizyonermiş o zamanlar paralel devlet yok daha.
Bu bebenin dersle falan ilgisi yoktu.
Bir gün hoca dedi yavrum dinlemiyosunuz çalışmıyosunuz siz niye geliyosunuz?
Bizim bebe mi arkadaşı bi piç daha vardı o muydu hatırlamıyorum. Dedi ki “hocam ben de gelmek istemiyorum, evden gönderiyolar”.
Çok gülmüştüm lan.
Yine bu aynı bebeyi ilkokul ya da ortaokulda Trt 1’de gördüm.
Ne var yani demeyin o zamanlar özel televizyon yok.
Anca Trt kanalları.
Herif hafıza geliştirme seti satan herifin birinin programındaydı.
Süper zeka çocuk diye çıkmış, 100’den fazla kelimeyi söylüyosun bir kaç dakika içinde tümünü hafızadan söylüyo.
Yani bütün Türkiye adamı izliyo.
Falan filan inter milan.
Şimdi bu yazıda bazı karakterler vardı.
Ben yakışıklı olmadım.
Arka binada oturan aynı lisede olduğum kız ne oldu bilmiyorum.
Zingarella ile dans ettiğim kız Google’dan buldum, akademisyen olmuş.
Kareograf olan popüler bebe ne yaptı onu bimiyorum.
Ben damatken gelin olan kız ne yaptı onu da bilmiyorum.
Bi bok bilmiyorum lan ben.