Jim Beam Bourbon Viski Tadım ve Kısa Tarihi
Yazıya Orhan Veli’nin Güzel Havalar şiirinin bir kısmı ile başlayım.
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum…
Jack Daniel’s, Jim Beam ya da başka bir bourbon içerken hep bu şiir aklıma geliyor. “Bourbonlar yüzünden içiyorum yine bugün, bunlar başlattı beni viskiye” diye kendi kendime konuşarak alıyorum yudumları.
Tabi ki önce tarih…
Tası, tarağı toplayıp Amerika’ya göçenlerin arasında yanında imbiklerini de götürenler olmuş. Avrupa’daki damıtma geleneklerine devam etmişler. 1740 yılında Boehm ailesi Almanya’dan acı vatan Amerika’ya göçüyor. Bir süre sonra daha Amerikan bir isim olan Beam kulanıyorlar.
1700’lerin sonunda İskoç, İrlandalı ve Alman aileler Pennsylvania’da çavdar viskisi yapıyorlar. Hükümet de batıda yeni araziler sunuyor ve gidin mısır yetiştirin diyip Kentucky’yi gösteriyor. Göçüyorlar. Burada birçok aile gibi Jacob Beam de mısır kullanarak daha tatlı karakterde bourbon viski oluşturuyor. 1800 başında Kentucky’de 2000 damıtımevi olduğu kayıtlarda varmış.
O zamanlar insanlar kendi kaplarını alarak küçük damıtımevlerine gidip viskileri kendileri alıyormuş. Jacob Beam bu tip küçük üretimi büyütmek için kolon imbik (İskoç single maltlarda bakır imbik) kullanıyor. Ürüne de damıtımevi adı ile sanırım aynı olan Old Tub ismini seçiyor. Yine aynı dönemde üreticiler ürünlerini taşımak ve yeni marketler bulmak için fıçı kullanmaya başlıyor. Yeterli fıçı bulamayınca kullanılmış fıçıları alıp tekrar kullanıyorlar. Bunlarla balık, sirke taşınmış olabileceği de için fıçı içlerini yakarak viskiye geçebilecek koku ve aromalardan kurtuluyorlar.
Meşe fıçının yakılmasıyla ortaya çıkan ve viskiye geçen is, karamel ve vanilya tatları sayesinde bourbon viski çok seviliyor. Yine bu sayede koyu kehribar renkte viski oluşuyor. Hala bourbonların renklerinin koyu olmasının sebebi budur. Viski ünlenmeye başlayınca “Bourbon Kasabası Viskisi” olarak üretildiği yer ile anılmaya başlıyor. Bu arada Bourbon ismi de Fransız Hanedanlığı’ndan geliyor. Bourbon Ailesi’nin, Amerikan İç Savaşı’nda verdikleri desteklere bir karşılık olarak bu isim Kentucky’de bir yerleşime veriliyor.
Oğul Beam 1854’de üretimi demiryolu yakınına taşıyarak ulusal çapta ulaşılabilen bir marka haline getiriyor. 1920’de Amerika’da alkol yasağı başlıyor. 220 yıllık aile geleneği olan damıtmayı yalnız 13 sene boyunca yapamadıklarını söylüyorlar. Yasak sonunda 4 ay içinde tekrar üretime başlıyorlar.
Bilmem kaçıncı kuşak torun ki Margaret adında kızlarından doğduğu için soyadı değişiyor, Booker Noe II (birincisi de babası) başdamıtımcı oluyor. Onun fikirleriyle butik Amerikan viski markaları çıkarıyorlar; Baker’s, Knob Creek, vs. Normal sürenin iki katı kadar fıçıda bekletilen Jim Beam Black de yine raflara giriyor. Sonrasında günümüze kadar sürekli yeni ürünler ve üretim teknikleri geliştiriyorlar.
2014’de Japon Suntory Beam Inc satın alıyor. Beam Suntory Firması oluşuyor. Bowmore, Laphroaig gibi İskoç, Yamazaki gibi Japon viskileri ile Jim Beam akraba oluyorlar böylece.
Dünyanın en çok tüketilen bourbon viskisi Jim Beam Beyaz (White Label). Bourbon olmak için en az %51 mısır içermeli ve en az iki yıl fıçıda beklemeli gibi birçok kural var. Birçok kaynakta Jim Beam’in %75 Mısır, %13 Çavdar ve %12 arpa içeren bir harmanla mayşelendiği yazıyor.
Tadıma gelelim artık…
Genç bir viski, 4 yıl fıçıda dinleniyor. İklim İskoçya’ya göre farklı olduğu için Amerika’da daha çabuk olgunlaşıyor tabi, yine de genç.
Pasta, bisküvi, vanilya, karamel, hafif baharat kokuları var. Bol alkollüymüş gibi yakıcı, yine pasta yiyormuşum tatta ve tam yutarken hafif karabiber tadı var. Sonda bir miktar akide şekeri ama bitiş tam bir bitiş, hiç içmemişim gibi.