Yakın Tarih Alkol Yasakları ve Düzenlemeleri
Alkol yasakları 2000’lerin başında yok gibiydi. O zamanlar üniversite kampüslerinde bile alkol satışı vardı, birkaç üniversite içindeki marketten alınabiliyordu. Şenliklerde Efes ve Tuborg’un stant açabildiğini hatırlıyorum. Sonra üniversitelerde yalnız akademisyenlerin girebildiği yerlerde bile alkol yasaklandı. Kamu kurumu lokallerinde, öğretmenevlerinde yok oldu. Akollü içki firmalarının sponsor olduğu organizasyonlar yok oldu. Efes’in Pilsen’i silindi. Tekellerin panolarından marka isimleri söküldü. Akşam 10’dan sonra alkol ulaşılmaz oldu.
Buna rağmen eski bir yeşilçam filminde kahvehanede bira içenleri görmemle ne ara buralara geldiğimizi merak ettim. Kahvede bira içmek de absürt gelmişti tabi. Pandemi ile kapanmalar dönemindeki alkol yasakları da bolca haber olunca bu konuyu biraz araştırayım dedim. Sonuçta birkaç kaynaktan bulduklarımı birleştirip yorumlarımı kattığım bir yazı oldu, buyurunuz..
Önce kim üretiyor ve tüketiyordu biraz bunlardan bahsetmekte fayda var. Yakın tarih desek de gayrimüslimler şarap üretimine yüz yıllardır hatta bin yıllardır hakimlerdi. Alkol tarihini büyük ihtimalle başlatan içki olan bira ancak boza formunda bu topralarda vardı ve bazen bir miktar da alkollüydü. Rakıyı da unutmamak lazım tabi. Ne zaman ve nerede çıktığını bilmesek de Osmanlı sınırlarında olduğunu söyleyebiliriz. Rakı distile bir içki olduğu için yakın yüzyılda içilmeye başlandı diyebiliriz. 16. ve 17. yüzyıldan başlayarak ve 19. yüzyılda artan ilgisiyle gayrimüslimlerin severek içtiği ve müslümanların da gayrimüslim meyhanelerinde kaçamak içtiği bir içki.
Biraz Dünyaya Bakalım
Temelde yasaklar dünyada örneğin İngiltere’deki cin çılgınlığı gibi yüksek alkollü içkiler üzerinde olmuş. 1700 ortalarında yıllık cin tüketiminin kişi başına 10 litre olduğu söyleniyor. Kadınlar ve çocukların da az içeceğini düşünüp onları çıkarırsak çok yüksek bir rakam. 2017’de bu oran İngiltere’de 0.55 lt, bu değer bir fikir verebilir. Bira Avrupa’da hep bir öğün ya da yemek eşlikçisi olmuş ve temiz su kaynaklarına erişilene kadar her yaşta içilebilen bir içecek olmuş. Amerika’daki prohibition yani tam alkol yasağı da var ki o apayrı bir yazı konusu olur.
Gravürde Londra’da sokakta gün ortasında sarhoş olanlar ve hatta bilincini kaybedip çocuğunu düşüren bir anne resmedilmiş. Bunun arkasında aslında kent yoksulluğu var. Yani alkol yasakları işe yaramış ancak yoksulluğa çare olmuş mudur emin değiliz. Belki bir sorun çözüldü ama arkasında yatan etmenler olduğu yerde duruyordu.
Detay için buyrunuz -> Alkol Tarihi
Türkiye’ye dönelim. Bizde de alkol oranına göre içki düzenlemesinde benzer bir durum olmuş. Bira alkollü içki sınıfında mıdır ve ruhsatsız işletmelerde satılabilir mi tartışıldığı dönemler olmuş. Detaya geleceğiz.
Üretim ve Tüketim
İlk bira üretim tesisi 1846’da kurulan İzmir Alsancak’da Prokopp birahanesiydi. Ciddi bir fabrika boyutundaki tesis, 1890’da İsviçreli Bomonti kardeşlerin aynı isimle anılan Şişli’deki semtte kuruluyor. Tesis yanındaki bahçe de çok beğenilince Anadolu’da da Bomonti bahçeleri açılıyor. Kısa sürede sayıları çoğalan birahaneleri gayrimüslimler dolduruyor. İzmir ve İstanbul’da birahaneler çok önceden kurulmuştu, 1800’lerin ortalarından bahsedebiliriz. Avrupa’da tüketilen farklı bira çeşitleri üretilir ve tüketilirdi. Neredeyse hepsinde Pilsen bira olur, bazılarında da “trenle her gün Viyana’dan taze bira gelir” sloganı kullanılırdı. Bira severler 1920’lerde altın renkli Çek biraları ile tanışsa da Atatürk’ün de sevdiği koyu renkli biraları tercih ettiler.
Detay için -> Paulaner Weissbier
Aslında meyhaneler “şarap evleri”, etimolojik olarak da böyle; may ve hane. Rakı ile sunulan mezelerin aslında şarap ile sunulduğu biliyoruz. Gayrimüslimler tarafından işletilen ve içki ruhsatına gedik denildiği için gedikli meyhaneler diye anılan meyhaneler Osmanlı döneminde yaygın. Geneli temiz ve bakımlı restoranlar. Bir de genelde Ermenilerin seyyar olarak alkol sattıkları ayaklı meyhaneler var. Yine belki alt gelir grubu diyebileceğimiz pek tekin olmayanların gittiği ve bol kavga gürültünün olduğu çakaloz meyhaneler. Bunlar da gizli girişleri olan zamanında Amerika’daki alkol yasağında türeyen speakeasy barlarına benzetilebilir. Cumhuriyet başında vatandaşların demlendiği mekan profilleri bu detayda.
1920 ve 30’lar rakı çeşitliliği bol. Özel sektörün elinde olan üretimde pek çok rakı bulunuyor. Dimitrakapulo, Bahçe, Hanım, Keyif, Ilgaz, Dem, Üzüm Kızı bunlardan bazıları. 1932’de Tekel İdaresi üretime başlıyor ve Ala, Aliyülala, Fevkalade gibi farklı kalitelerde rakılar üretiyor. Tekel’den önce ilk yasağa gelelim.
İlk Yasak
23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan Birinci Meclis’in ilk kabul ettiği kanunlardan biri alkollü içkileri tamamen yasaklayan Men-i Müskirat Kanunu. Kanun çıkar çıkmaz başta Ankara olmak üzere ülkenin birçok yerinde bütün imbikler toplandı, meyhaneler kapatıldı, içki satışı yasaklandı. Ankara’daki TBMM hükümetinin İstanbul ve Trakya’da etkisi olmadığından, İzmir de Yunan işgali altında olduğundan alkol tüketimi ve ticareti bakımından kanunun buralarda hiçbir etkisi olmadı. Sonuçta kanun beş buçuk yıl yürürlükte kâğıt üzerinde kaldı. Nisan 1924’te kanunda değişiklik yapılarak içki yasağına son verildi.
Bir ilginç detay var; 71 milletvekili evet, 71 milletvekili hayır oyu vermiş, oturumu yöneten Konya Milletvekili Vehbi Bey olumlu oy kullandığından, kanun içtüzük doğrultusunda kabul edilmiş. Daha Cumhuriyet ilan edilmeden fikirler bu konuda ikiye bölünmüş demek ki.
Tekel
Tekel satılırken berbat bir marka değerlemesi yapılması ve birçok özelleştime gibi değerinin çok altında el değiştirmesi ve birçok ürünün raflardan kalkması yüzünden insanlar hüzünlense de kişisel görüşüm Tekel özel sektöre, inovasyona, yenilikçi üretim yöntemlerine sekte vurmaktaydı. Ayrıca üretimden sorumlu herhangi bir kamu kurumunun kaynaklarını en optimum düzeyde harcayarak üretim yaptığı tartışılır bir konu.
Devletin alkolü tekelleştirmesinde ilk temeller 1870’li yıllarda atılıyor. Rüsum-ı Sitte kararnamesiyle tuz, tütün ve alkollü içki satma ve işletme hakkı Rum bankarlere veriliyor. Endüstriyel rakı üretimine 1880’de izin veriliyor. 1800 sonları ve 1900’lerde sigara ve alkollü içki üretimi devam ediyor.
Tütün, alkollü içkiler, tuz, barut ve patlayıcı maddelerlerle ilgili hizmetler 1932 yılında İnhisarlar Umum Müdürlüğü’ne veriliyor. Tütün, alkollü içkiler ve tuz 1932, barut ve patlayıcı maddeler 1934, bira 1939, çay ve kahve 1942 yılında devlet tekeline bağlanıyor. 1969’da Tekel Kanunu çıkıyor.
1941 yılından 1983 yılına kadar Tekel Genel Müdürlüğü şirket olarak faaliyet yürütüyor ve 1980’lerden itibaren değişiklikler görüyor. 2002 yılında 4733 sayılı Kanun ile Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK) kuruluyor. 2003 yılında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, alkollü içkiler bölümünü ayrı bir şirkete dönüştürüyor ve 2004 yılındaki özelleştirme ile Tekel’in Alkollü İçkiler Sanayii ve Ticaret Aş. tarafı ihaleyi kazanan Nurol, Limak, Özaltın, Tütsab konsorsiyomu olan Mey İçki Firması’na 292 milyon dolara satılıyor. 2006 yılında 900 milyon dolara Texas Pasific’e, 2011 yılında bir dev olan Diageo 3.3 milyar dolara Mey İçki’yi devroluyor.
Distile içkiler dünyasına biraz giriş yapınca aslında birkaç firmanın bilindik bütün büyük markaların sahibi olduğunu görüyoruz örneğin Diageo, Pernod Ricard, LVMH. İskoçya’da o güzel single maltları üreten küçük damıtımevleri bile bu dev firmaların aslında. 60’lardan başlayıp neredeyse tümünü ele geçirmiş durumdalar. Yani sermayeden kaçmak neredeyse imkansızdı. Akıllıca olan daha uygun bir değerleme bedeli ile ihaleye çıkmak olmalıydı.
Bira Üretimi
Atatürk Avrupa’da iken içip en sevdiği bira Pauliner Salvator olmuş. Atatürk’ün bira sevmesi bu endüstrinin gelişmesi için önemli. 1933’de AOÇ kurulduğunda bir de bira fabrikası araziye ekleniyor. Yüksek alkollü içkiler yerine tercih edilebilecek ve yeni kurulan Cumhuriyet’in tarımına katkı sağlayacağı için bira üretimine önem veriliyor. Bira fabrikasında “günümüzde dünyada kişi başına en çok bira tüketen Çekler” o dönemde ülkemizde normal, siyah, salon ve salvator tipi bira üretimine ustalık yapıyorlar.
Detay için yeniden-> Paulaner Weissbier
Fabrika 1939’da Tekel’e devrediliyor. Yine Bomonti şirketi ve fabrikası Tekel tarafından devralınıyor, Bomonti markası artık Tekel birası olarak şişeleniyor. Aynı yıllarda yüksek alkollü içkilere karşı birayı teşvik etmek için fiyatlarda yarı yarıya indirim yapılıyor. Rakı pahalı diye bira çok tercih ediliyor.
Türkiye’de, bira üretimi 1939-1955 yılları arasında devlet tekelinde. Bu tarihler arasında Tekel, İstanbul ve Ankara fabrikalarında bira üretimine devam eder ancak ülkenin bira üretimi, tüketime yetişemez. Biraya talep 1950’li yıllardan itibaren artmaya başlar ama cam şişe sıkıntısı, susuzluk gibi pek çok nedenden dolayı üretim düşer. Bu sıkıntı 1960’ların sonuna kadar devam eder. 9 Mayıs 1955’te bira ve şaraptaki devlet tekeli kalkar.
Ankara ve İstanbul’dan sonra 1958’de üçüncü Tekel bira fabrikasının Yozgat’a kurulması gündeme gelir. Tekel raporunda Yozgat’ın bira fabrikası için uygun olmadığı yazsa da Yozgatlı siyasetçilerin baskısı ile 1958’de fabrikaya karar verilir. Ancak inşaata başlanamadan 27 Mayıs 1960 darbesi olur.
Bira Artık Serbest
1965 seçimlerinde Adalet Partisi’nin lideri Süleyman Demirel başa gelir ve 1966’da Tekel’in itirazlarına rağmen Yozgat Bira Fabrikası’nın temelini atar. Demirel özel bira şirketlerini de teşvik eder. 1966 ve 1967 yıllarında Efes Pilsen’i üretecek Türk iş insanlarınca kurulan Erciyas ve Ege Biracılık ile Tuborg’u üretecek Türk-Danimarkalı ortaklığında kurulmuş Türk Tuborg şirketleri faaliyete başlar.
Bu arada Fikret Kızılok’un Süleyman Demirel’in her önemli olayda başbakan olmasıyla ilgili şu şarkıyı da araya sıkıştırayım okumaya müzikle devam edelim.
Ve işte bu yazıyı yazmama sebep olan hareket. Emniyet Genel Müdürlüğü (burası çok garip, EGM kendi başına bu kararı nasıl açıklar, çözemedim), 30 Temmuz 1969’da, yani ilk özel sektör birası piyasaya çıktıktan kısa süre sonra bir genelgeyle biranın alkollü içki sınıfından çıkarıldığını açıklar. Artık bira, çay bahçelerinde, kafeteryalarda, pastanelerde ve içki satış ruhsatı olmayan büfe ve bakkallarda da satılabilecektir.
Kararın gerekçesine bakarsak; Cumhuriyet yazarı İlhan Selçuk 6 Ağustos 1969’da, “Eskiden birayı bizim devlet yaptığı için alkollü içkiydi ve kolay bulunmazdı. Şimdi yabancı sermaye bira yapıyor, adamların kazanması lazım. Hemen bir karar ile bira alkollü içki olmaktan çıkarıldı ve şimdi her yerde ibadullah…” diye yazar. Gazetenin genel görüşü de budur. Asıl tepkinin İslamcı gazetelerden gelmesi beklenir ama iddiaya göre destekledikleri Demirel iktidarının karşısında durmazlar en azından Başbakan Demirel’e, İçişleri Bakanı’na ya da büyük şirketlerin istediği kararı aldırabildiği ekonomik düzene yönelik bir eleştiri yapmazlar.
2000’lerin başında Tekel’in birası olduğunu öğrenmiştim. Efes tombul şişeden başka bira bilmezdik. Ankara Sıhhiye’de eski püskü bir bakkal dükkanında görmüştük ve çok ucuza almıştık. Açıkçası Efes Tombul’a göre çok daha içilebilir gelmişti. Kalitesini bilmiyorum ama belki de malt biraydı. Efes’in o dönem bira yaparken kırık pirinç ve şeker kullandığını düşünürsek belki de daha kaliteli ve lezzetliydi.
Özel sektör fabrikaları iki yıl içinde üretime geçti ama temeli onlardan 14 ay önce atılan devletin Yozgat’taki fabrikası altı yılda bitirilebildi. Bira fabrikası için en önemli şey su kaynağıdır, viski damıtımevleri ve bira fabrikaları su kaynaklarının yakınına kurulur (Bknz: Viski Üretimde Hammaddeler – Su, Tahıl, Maya). Yozgat’taki fabrikanın ihtiyacı olan suyu şehir şebekesinden alması planlanır ancak bu suyun yeterli olmadığı geç anlaşılır. Yakınlardaki bir köyden su getirilmesi için gerekli tesisatın döşenmesi de birkaç ay sürer. Fabrika 1973’te üretime geçtiğinde özel sektör çoktan piyasanın yüzde 85’inden fazlasına hakim olmuştur ve o tarihten sonra bu hakimiyeti bırakmaz.
Sanırım bu yüzden 2000’lerin başında Tekel biranın varlığı konusunda fikrimiz yoktu. Bu durumda Tekel ile ilgili yukarıda bir bölümde getirdiğim eleştiride haklıyım gibi duruyor, devlet üretim ve satış yapmak yerine halk için fayda sağlayacak şekilde bir denetleyici olarak kalmalı. Yalnız bu örneğe bile bakarsak nice distile içki üretebilecek (rakı, votka, cin belki viski) girişimciler olabilirdi ama üretim hep devlet tekelinde kaldı. Yine belki bu yüzden craft bira konusunda emekleme aşamasındayız.
Bu Kadar Özgürlük Fazla!
1973 seçimleri öncesi Necmettin Erbakan liderliğindeki Milli Selamet Partisi konuyu sürekli gündemde tutar. MSP seçimlerde koalisyon ortağı olur. CHP ile kurulan hükümette İçişleri Bakanlığı’nı alır. 26 Ocak 1974’te koltuğa oturan İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk (2019’da başlayan pandemi yüzünden 1 Ekim 2021’de hayatını kaybetti), 11 Mart’ta bir genelge yayımlayarak biranın yalnızca alkollü içki ruhsatıyla satılabileceğini duyurur. Diğer gerici yorum ve kararalrı yüzünden biranın alkollü içki olup olmaması ikinci plana itilir, konu ilerici ve yobaz ekseninde konuşulmaya başlanır.
23 Nisan 1974’te Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan da bir açıklama yaparak İçişleri Bakanı Asiltürk’e teşekkürlerini sunar. Ancak 10 Temmuz 1974’te bira şirketlerinin itirazını değerlendiren Danıştay, İçişleri Bakanlığı’nın kararını iptal eder. Biranın alkollü içki ruhsatı olmadan satışı yeniden serbest bırakılır. Demek ki Diyanet İşleri Başkanları o dönemde de içerisinde dini bir referans olan siyasi konularda fikir beyan etmekten çekinmiyorlarmış.
1969’da 1.6 litre olan kişi başına bira tüketimi 1979’da 5.5 litreye çıkar. Sadece bira sattıkları için ruhsat almalarına gerek olmayan birahaneler de her yerde mantar gibi biter. Bu mekanlar için bira şirketleri çok iyi koşullarda kredi verdiği için bir anda yüzlerce birahane açılmış olur.
MSP’liler 1979’da, CHP öncülüğündeki koalisyon hükümeti döneminde konuyu yeniden gündeme taşırlar. MSP muhalefettedir ama diğer partilerden de destek almışlardır. 11 Haziran 1979’da bira Meclis çoğunluğunun kararıyla yeniden alkollü içki sınıfına sokulur. O dönem TBMM, Millet Meclisi ve Senato olmak üzere iki meclisten oluşmakta, Millet Meclisi’nde kabul edilen bir yasanın Senato tarafından da onaylanması gerekmektedir. Senato yasayı yeniden görüşülmesi için Meclis’e geri gönderir. Araya 12 Eylül darbesi girdiği için konu görüşülemez.
Haziran 1982’de açıklanan, Gülhane Askeri Tıp, Ankara ve Hacettepe Tıp Fakülteleri öğretim üyelerinden 109 bilim insanının imzaladığı raporda biranın alkollü içki sayılması ve TRT reklamlarının yasaklanması talepleri oluşur. 1982’de Prof. Dr. Orhan Öztürk bir yazısında “Şunu özellikle vurgulamak isteriz, bizim amacımız ‘Bira içilmesin’ demek değil. ‘Bira içmek gereksiz yere teşvik edilmesin’ diyoruz” der.
6 Kasım 1983 seçimlerinde ANAP iktidarının Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler öncülüğündeki bira karşıtı cephe baskıyı arttırır. 8 Mayıs 1984’te radyo ve televizyonlarda bira reklamları yasaklanır. Yasak kararı alındığı zaman TRT’nin 9 milyarlık reklam gelirinin 400 milyon lirası bira şirketlerinden gelmektedir.
Reklam yasağından sonra biranın alkollü içki sınıfına sokulmasına sıra gelmiştir. Bu teklif Meclis’te görüşülmeden önce, bira üreticileri de son bir hamle yaparak 11 Haziran’da sık okunan gazetelere “Bira Olayındaki Gerçek-Türk Kamuoyuna Duyuru” başlıklı, Türk Tuborg ve Efes Pilsen imzalı tam sayfa bir ilan verirler. Ancak ilan birçok kesimin tepkisiyle karşılanır.
İlana ilk tepki hükümetten gelir. Devlet Bakanı Mesut Yılmaz, “Kimse bira yasaklansın demiyor, alkollü içki sayılsın diyor” açıklaması yapar. Meclis, 14 Haziran 1984’te birayı alkollü içki sayan yasa teklifini kabul eder.
Daha da Yakın Dönem
AKP’nin 2002’de iktidara gelmesinin ardından yapılan ilk değişiklik, 2003 Ocak ayında çıkartılan bir kanunla, belediye sınırı dışında otoyol ve karayolları kenarındaki tesislerde alkollü içki satışının yasaklanması oldu. TAPDK, 2011 yılı Ocak ayında çıkardığı yönetmelikle alkol satışı ve sunumuna ilişkin kısıtlamaları yürürlüğe koymaya başladı.
2011 yılında, belediye sınırları dışında kalan alanlarda, alkollü içki ruhsatı için kaymakamlık, valilik ve muhtarlığın uygun görüşünün alınması zorunlu kılındı. Alkollü içkilerin internet, telefon siparişi ve posta yoluyla satışı yasaklandı. Bu dönemde, pek çok taşra belediyesi ruhsatlarını yenilemeyerek içkili mekânları şehir dışına taşınmaya zorlamış oldu.
2012 yılında yayınlanan genelgeyle YÖK, üniversite yerleşkesi içerisinde bulunan sosyal tesislerde alkol satışını yasakladı, öğrencilerin üniversitede içki içmesini de disiplin suçu saydı. Aynı yılın Kasım ayında polisevlerinde içki yasaklandı, 2013 yılının yaz aylarında tüm öğretmenevleri için yasak geldi.
Akşam saat 10’dan sonra alkol satışını yasaklayan kanunun çıktığı 2013 yılında, önceden ruhsatı bulunan 220 bin işletmenin 44 bin kadarı ruhsatını yenilememiş durumdaydı. 11 Haziran 2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kanunla birlikte, her türlü alkollü içki reklamı yasaklandı, promosyon ve sponsorluğun önü kapatıldı, yılbaşı paketlerinde alkollü içkilerin yer alması olanaksızlaştırıldı, şarap ve bira festivalleri engellendi, hatta alkollü içki üreten şirketlerin internet sayfaları bile, yalnızca yurtdışından erişim şansı verilerek bütünüyle karartıldı.
Nisan 2013’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Yeşilay Cemiyeti ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen ‘Global Alkol Politikaları Sempozyumu’na katıldı. Erdoğan’ın burada ‘milli içkimiz ayrandır’ sözü o dönemde çok tartışma yarattı. Mayıs’da partisinin grup toplantısında da “iki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasa sizin için neden reddedilmesi gerekiyor?” sözleri de haberlerde yer buldu.
Neredeyse Dün Gibi
2019’da başlayan ve tüm dünyayı saran Covid-19 pandemisinde bazı ülkeler alkol satışında yasağa gitti. Hastanelerdeki yatış sayısını azaltmaya yönelik yapılan bu kısıtlamaların ne kadar etkili olduğu tabi tartışma konusu. Ülkemizde de 2021 yılı içerisinde Ramazan ayını da içerecek şekilde 27 Nisan’da açıklanan ve 17 günü kapsayan tam kapanma döneminde 29 Nisan ile 17 Mayıs tarihleri arasında alkollü içki satışı yasaklandı. Büyük bir karmaşa oluştu, birçok tekel bayi kararın yasal olmadığını iddia ederek satışlarına devam etti.
Bekleyin Geliyor
1 Şubat 2021’deki bir habere göre de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, alkol ve tütün bağımlılığına karşı yeni yasaklar getirileceğini söyledi. Oktay, “Reklam niteliğindeki tabela ve ayaklı panoların kullanımı ile ‘meyhane, tobacco shop, nargile cafe’ gibi isimlerin dükkân ismi olarak verilmesinin önüne geçmeyi planlıyoruz” dedi.
Kaynaklar
Dr. Burkay Adalığ. İmbikten Kadehe Kitabı.
Mehmet Yalçın. A’dan Z’ye Bira Kültürü Kitabı.
Neoskola, Ayça Çiğdem. “Rakının Tarihi, Üretim Süreçleri ve Meyhane Kültürü” videoları.
https://t24.com.tr/haber/1920-de-icki-yasaklandiginda-neler-oldu,231138
https://tarihdergi.com/biranin-kopurttugu-buyuk-kavga/
https://www.gazeteduvar.com.tr/analiz/2016/08/15/alkolun-unutturulmasi-icemezsen-aklina-bile-gelmez
https://www.sozcu.com.tr/2013/gundem/erdogan-konusuyor-10-301877/