Dünyadan

Portekiz Gezim…

Yakın zamanda yaptığım Portekiz gezim 2011..
18 Kasım öğlen 12 de Porto Havaalanına indik. İner inmez başlayan yağmur pek de hoş bir başlangıç olmadı. Gezi planımız 18 Kasım Cuma Porto, 19-20 Kasım Cumartesi, Pazar Lizbon. Havaalanından otobüsle Porto merkeze 20 dakikadan fazla sürmüyor. Porto’da Yes! Porto isimli bir hostelde kaldık. Portekize seyahat etmeyi düşünen ve uygun fiyatlı bir yer arayan herkese şiddetle tavsiye edebileceğim bir hostel. Öncelikle hostel Porto’nun merkezinde yer alıyor, çalışanlar son derece sıcakkanlı, yardımsever. Hostel yeni yapılmış, odalar duşlar tertemiz. Lobisinde bedava internet hizmeti sunuyor, hatta her akşam parti veriyorlar ve bedava shot var:) Ayrıca bir gece için 11 pound ödedik ki hiç de fena değil. Aynı hostelin Lizbon’da da şubesi var, Lizbon kısmına geçince ayrıntılı bahsedicem. Hostele yerleştikten sonra merkeze attık kendimizi. Porto, Portekiz’in başkenti, Lizbon’dan sonra 2. büyük şehri. Eski kent sokakları, meydanları, birbirinden güzel tarihi yapılarıyla küçük bir liman ve sanayi şehri ve bildiğim kadarıyla UNESCO Dünya Mirası listesinde. Dom Luis köprüsü Duero Nehriyle birbirinden ayrılan kenti birleştiriyor ve özellikle akşamları köprü üzerinden şehrin manzarası harika. I. Dom Luis Köprüsü Eyfel Kulesinin mimarı tarafından yapılmış ve ırmağın iki yakasını birbirine bağlıyor. Porto’dan birkaç görüntü:

Main Square Avenue: Avenida Dos Aliados

 

Merkezde birkaç saat dolaştıktan sonra hem yağan yağmurdan hem de vaktimizin azalmasından dolayı benimde arkadaşımın da en çok yapmak istediğimiz şeyi yaptık: Şarap mahzen gezisi ve şarap tadımı? Bildiğiniz gibi Porto şarabı dünyaca ünlüdür. Nehrin kıyısında yanyana dizilmiş şarap atölyelerinde önce kısa bir şarap mahzeni turu yapıp, şarap yapımı hakkında bilgi edindikten sonra tur sonunda şarap tadabilirsiniz. Biz Porto’nun önde gelen şarap üreticilerinden olan Sandeman Şarap Atölyesini seçtik. Tur sonunda beyaz ve kırmızı Porto şarabı tattık. Tatlı ve alkol oranları çok yüksek olan bu şaraplardan hatırladığım kadarıyla özellikle beyaz olanı sindirim amaçlıda içiliyormuş. Herkese şiddetle tavsiye ederim inanılmaz bir lezzet, insanın içtikçe içesi geliyor 🙂

Sandeman Şarap Atölyesi- Şarap mahzeni
Şarap mahzeni turu bittikten sonra akşam yemeği için merkezde küçük bir restorana gittik. Adını hatırlamamakla birlikte, Porto’ya özgü bir yemek yedik. Aşşağıda bir fotoğrafını bulacaksınız. İçinde her türlü et olan hamura sarılmış üzerinde kaşarla servis edilen bişey. Çok beğendiğimi söyleyemem.


Porto’da geçirdiğimiz gün çok şahaneydi diyemem. Porto çok güzel bir şehir fakat kesinlikle yağmur yağmadığı bir günde gezmek lazım. Bütün gün yağmurdan ayaklarımız sırılsıklam, donarak gezmeye çalıştık şehri ve doğru düzgün fotoğraf bile çekemedik.

Ertesi sabah erkenden kalkıp Lizbon’a gitmek üzere otobüse bindik. Porto-Lizbon arası yaklaşık 3.5 saat sürüyor. Biz otobüsle gittik çünkü enteresan bir şekilde trenden daha az sürüyor yol. Öğlene doğru Lizbon’a vardık. Başta söylediğim gibi Porto’da kaldığımız otelin bir diğer şubesi Yes! Lizbon Hostelde kaldık. Porto’da olduğu gibi, Lizbon’da da hostel şehrin tam merkezinde ve yine güleryüzlü, yardımsever çalışanlar, tertemiz odalar, uygun fiyat. Hostele yerleştikten sonra merkezde biraz turladık. Baştan söylemek istiyorum Lizbona aşık oldum. 2 gün kaldık ama kesinlikle yeterli değil, birsürü yeri göremedik.

Lizbon bol inişli, çıkışlı bi şehir ve tramvaylarıyla ünlü. Şehir kıvrılarak uzayan daracık sokaklar ve bu dar sokaklarda karşınıza çıkan tarihi yapılar ve müzelerle dolu. Az önce söylediğim gibi kaldığımız hostel şehrin tam merkezinde. Hostelden çıkar çıkmaz nehrin hemen kenarında bulunan Ticaret Meydanına (Praça do Comercio) varıyorsunuz. Meydanda eskiden kraliyet sarayı bulunurmuş fakat 1755 yılında yaşanan Lizbon depreminde yıkılmış ve bölge meydan olarak yeniden tasarlanmış.

 

Ticaret Meydanı (Praça do Comercio)
Ticaret Meydanı (Praça do Comercio)
Merkezde biraz dolaştıktan sonra bir arkadaşımın tavsiye ettiği ve benim de çok görmek istediğim bir yere gittik. Bölgenin adı Santa Maria de Belem. Belem, Lizbon’un en tarihi yerlerinden biri ve bence gerçekten görülmeye değer. İçinde gezinti alanları, müzeler, manastır ( Mosterio Dos Jeronimos), Belem Kulesi ( Torre de Belem) ve coğrafi keşifler anısına yapılmış olan Keşifler Anıtı (Padrao dos Descobrimentos) ile gerçekten büyüleyici bir bölge. Bir iki saat diye gittik fakat nerdeyse bütün bir günü burada geçirdik ki bu yüzden bir çok yeri görmeye vaktimiz kalmadı. Özellikle Keşifler Anıtı (Padrao dos Descobrimentos) ve UNESCO’nun dünya mirasları listesinde bulunan Belem Kulesi gerçekten harika. Belem Bölgesi’nden birkaç fotoğraf:
Belem Kulesi (Torre De Belem)

Keşifler Anıtı ( Padrao Dos Descobrimentos)

Keşifler Anıtının tepesinden manastırın ( Mosterio Dos Jeronimos) görüntüsü
Tejo Nehri üzerindeki 25 Nisan Köprsü (Ponte 25 de Abril) dünyanın en uzun köprülerinden biri ve San Francisco’nun ünlü Golden Gate Köprüsünden daha uzunmuş.
Ayrıca Belem’in çok ünlü bir keki varmış. Biz yemeye fırsat bulamadık ama herkesin ısrarla tavsiye ettiği, bölgeye özgü bir kek imiş ve çok lezzetliymiş.
Portekiz mutfağında deniz ürünleri önemli bir yere sahip. Lizbon da bir liman kenti olduğu için balık seçenekleri sınırsız. Biz de Lizbondaki ilk akşamımızda dar ara sokakların birinde bulduğumuz küçük bir balık restoranında yedik akşam yemeğimizi. Cinsini hatırlayamıyorum fakat garsonun tavsiyesi üzerine aldığımız bir balıktı ve çok da nefisti tabiki bölgeye özgü beyaz şarapla 🙂
Ve Portekiz’de son günümüz. Portekiz biletlerimizi alırken bir akıllılık!!! yapıp dönüş biletimizi Faro şehrinden aldık. Faro ülkenin güneyinde küçük bir şehir. Lizbon’a göre bilet fiyatı yarı yarıya ucuzdu ve biz de “Lizbon-Faro arası ne kadar uzak olabilir ki? “ diyerek dönüş biletimizi Faro’dan aldık. Sonradan öğrendikki Lizbon-Faro arası tren ve otobüsle değişmekle birlikte ortalama 5 saat 🙂 İki seçeneğimiz vardı: ya sabah erkenden Faro’ya gidicek, şehri biraz gezicek sonra akşam 7.15’de uçağa binicektik yada öğlene kadar Lizbon’da gezicek sonra otobüsle Faro’ya geçicek ve direk havaalanına gidicektik.
Biz Lizbon’da kalmayı tercih ettik ve Portekiz’e gelmeden önce, başından beri benim en çok görmeyi istediğim yere gittik: SINTRA. Sintra’yı görmeyi o kadar istiyordumki hiç adetim olmamasına rağmen sabah 6.30 kalktım ve Sintra’ya gitmek üzere yola çıktık. Sintra Lizbon’dan trenle 45 dakika uzaklıkta küçük bir şehir ve bence Lizbon’a gitmek için başlı başına bir sebep. Sintra, UNESCO dünya mirası ilan edilen merkezi Vila Velha, merkezde bulunan park, müze ve kiliseleri, fakat özellikle şehrin tepesinde yer alan sarayı Palacio Pena, araplar tarafından inşa edilen kalesi Castelo dos Mouros ve bahçeleri.
Sintra’ya vardığımızda önce biraz merkezde dolaştık. Merkez’de görülcek çok şey var fakat çok kısıtlı zamanımız olduğu için ve asıl görmek istediğimiz yer Palacio Pena olduğu için merkezde biraz dolaştıktan sonra otobüse binerek Pena Sarayı ve kalenin bulunduğu tepeye çıktık. Bu bölge içinde kalenin, sarayın, çok çeşitli ilginç bitkilerle dolu parkların ve milyonlarca monumentin bulunduğu, şehrin tepesinde kurullu bir alan. Biliyorum çok klişe gelicek fakat söylemek zorundayım Pena Sarayı’nı ilk gördüğüm anda gerçekten büyülendim. Saray, 1800 lü yıllarda kral ve kraliçe için inşaa edilmiş. Sarayın etrafında dolaştıktan ve milyon tane fotoğraf çektikten sonra içini de gezdik. Büyülenmiş bir halde sarayı gezerken trene yarım saatimiz kaldığını farkettiğimizde ufak çaplı bir şok yaşadım. Kaleyi görmeyi gerçekten çok istiyordum ama gitmek zorundaydık, bu yüzden anca uzaktan çektiğim fotoğrafla yetinmek zorunda kaldım.
Sintra inanılmaz tek kelimeyle büyüleyici biyer. Size Sintra hakkında çok bilgi veremicem çünkü çok az yer görebildim ve eğer imkanım olursa sırf Sintra’yı görmek için Portekiz’e tekrar gidebilirim. Size tavsiyem öncelikle Sintrayı internette araştırın kesinlikle bana hak vericeksiniz ve eğer Portekiz’e gezi planlarsanız Sintra’ya 1 tam gün ayırın ve o inanılmaz şehrin tadını çıkarın. İşte birkaç fotoğraf:

Pena Sarayı (Palacio Pena)

Pena Sarayı (Palacio Pena)
Pena Sarayı’ndan Kalenin (Castelo dos Mouros) görüntüsü
Gezinin bundan sonraki kısmı o kadar da eğlenceli deildi. Sintra’dan trene binip Lizbon’a döndük, hostelden eşyalarımızı alıp koştura koştura otobüs terminaline gidip Faro’ya gitmek üzere otobüse bindik. 5 saat sonunda Faro’ya ulaştığımızda uçağımızın kalkmasına 45 dakika vardı. Neyse ki Faro çok küçük bir yer hemen taksiye binip havaalanına gittik. O koşturmacanın arasında uçağa binmeden ablamlara ve annemle babama kart attım 😀 Sonunda uçağa bindiğimizde yorgunluktan ölmek üzereydik ve uçuşun 1.5 saat ertelendiğini söylediler. Londra’ya vardığımızda uçak aşırı sisten iniş yapamadığı için 1 saat havada dolaştı falan filan 🙂 Bu kısım o kadar da önemli değil?
Sonuç olarak Portekiz gördüğüm kadarıyla harika biryer. Görülcek o kadar çok yer var ki hem tarihi hem de nefis plajları. Kesinlikle bir daha gitmek istiyorum. Size tavsiyem ilkbaharda gidin ve gezinizi iyi planlayın bizim yaptığımızın aksine:D