Türkiye'den

Düzce’de Rafting

Merhaba,
Hemen rafting yapmak isteyenlerin kafalarındaki sorulara cevap vermeye çalışayım;
– Evet tehlikeli, ama ne kadar? Temmuz ayında Düzce’de rafting yapmak, en fazla tatil mekanlarında hamburgere, muza binmek kadar tehlikeli.
– Ne zaman gidilmeli? Rehberimiz karlar eridikten yani Nisan ayı gibi yanlız kendine güvenenler gelsin dedi. Melen Çayı’nın oluşturduğu vadi 200 – 300 metre yükseklikte orman ve fındık ağacı bezeli tepelerin arasında. Yani karlar eridiğinde 2-3 metre daha yükseliyormuş çay. Temmuz’da eğlenceliydi ve hiç tehlikeli değildi, bence heyecan arayanlar Ağustos’da hiç gitmesin.

 
– Yaş sınırı ne olmalı? Bence en az ilkokulu bitirmiş olmak gerekir (kafayı dereye sarkan ağaçlara çarpmamak için eğilmek, bot savrulduğunda ipten tutmak gibi basit refleks gerektirecek işler için), ayrıca 50-60 yaş arası insanları gördüm hiç zorlanmadan eğlendiler.

– Daha önce yapmış mıydım? Yine Temmuz – Ağustos gibi Antalya Köprülü Kanyon’da yaptım. Orada kesinlikle daha derin iniş ve çıkışlar vardı, daha çok ıslanıp daha çok heyecan yaşatıyor. Bir de Antalya’da su muhteşem berrak, Melen Çayı (kirli değil) bulanık.
Soru cevabı geçiyorum….
Yaz gelince biraz serinlemek için Ankara’da aquapark arayışlarımızdan sonra hem serinleme hem (yersen) heyecan için rafting yapma fikri çıktı. Temmuz ortasında Ankara’ya yakın bir parkur aradık, bulduk, gittik. Veni, vidi vici…
(Sanırım) en yakın parkur Düzce İl sınırlarında Melen Çayı… Ankara – İstanbul Otoyolu’nda Düzce İl sınırına girdikten sonraki ikinci çıkıştan, sırasıyla Gümüşova, Cumayeri’nden geçip Dokuzdeğirmen Köyü’ne gitmek gerekiyor. Zaten otoyol dönüşünden sonra trafik levhaları sizi yönlendiriyor. Yol Ankara’dan 3-4 saat arası sürüyor.
{harita width=’500’|height=’400’|lat=’40.8754’|lon=’30.951’|zoom=’12’|text=’Cumayeri’nden sonra kuzeye Dokuzdeğirmen’e gidin’}
Orada birkaç rafting etkinliği düzenleyen şirket var. Biz şunu seçtik; http://www.duzcerafting.com. Fiyata rafting boyunca kullanılacak ekipman (kask, ayakkabı, gözlük ipi, canyeleği, kışın vücudu soğuktan koruyacak zamazingo..), botta bir rehber, açık büfe kahvaltı (sınırsız içecek dahil, üç kuruşun derdinde değiller), rafting sonunda yine açık büfe, çoğunluğu Karadeniz yemekleri olan muhteşem akşam yemeği ve etkinlik boyu çekilen dvd içinde 4 GB fotoğraf (genelde fotoğrafçının seçtiği bir bayana bolca zoom yapılmış fotoğrafları içerir dikkat !) dahil.
Kahvaltı’dan sonra köy içinde 400 yıllık çınar ağacı ve değirmeni görebileceğiniz ufak ama bolca ayak kaydıran ve bolca düşme tehlikesi yaşatan bir köy turu yaptırıyorlar. Sonra boooolca geç kalan grupları bekliyor ve ekipmanları giyiyorsunuz. Rehberiniz mevsimine göre uyulması gereken kuralları aktarıyor.
Sonra cumburlop suya…
Biz bol bol kürek çektik (bir arkadaş dışında), ama başka gruplar botun içine oturmuş takılıyorlardı. Botlar yan yana gelince herkes birbirini bolca ıslatıyor, sinir olmak yerine serinlediğiniz için rahatlamaya çalışın.
Parkurun ortasında bir çay molası veriliyor. Yüzebiliyorsunuz, tarzan ipinden suya atlayabiliyorsunuz. Bu çay molasından sonra nispeten daha heyecanlı bir parkur başlıyor.
Parkur boyu fotoğraf makinesi taşımak tabi ki saçma ama derenin bir bölümünde 3 kocaman turna kuşu gördük ve sadece baktık 🙁
Çay arasından sonraki parkurda sona ilk gelmek hem duş sırası hem geri dönüşte yemek sırasında beklememek için faydalı oluyor.
Sonuç,
Verdiğimiz paraya sonuna kadar değdi,
Yemekler çok güzeldi,
Beklenenden (beklediğimden) tehlikeli değildi (bir de Nisan’da denemek lazımmış tabi…),
Arabayla 5 kişi değil en fazla 4 kişi ile gidin ya da önde oturmak için mücadele edin… 🙂