• Kadim Şehir Bağdat – Dünyanın Eski Başkenti 3

    Volume 3 – İslam Kenti Bağdat Dicle nehrinin iki kenarında kurulmuş, Saddam’a ait bol miktarda sarayı, Osmanlı eseri medrese, cami, bedesten mimari örnekleri ile, tamamen Arap mimarisinin ürünü özgün diğer yapıları ile yapı kültürüne ilgi duyan herkesin doyumla ayrılacağı bir kent Bağdat. Mardin’e Urfa’ya yolu düşüp de bu şehirlere ilgi duyanların Bağdat’ı gördüklerinde aşık olmaları kaçınılmaz. Babil’den bu yana bu coğrafya bugünün aksine buram buram kültür, bilim ve mimari şaheserlerle bezenmiş. Kim geldiyse birşeyle almış belki de, ama kente hep birşeyler bırakmışlar. Osmanlıdan günümüze ulaşan askeri okullarda, bedestenlerde, tarihi Babil şehrinin sokaklarında anlıyorsunuz bunu. (Babil başka bir yazının konusu olmaya değer olduğu için değinmiyorum burada) Şehri gezdikçe Saddam o kadar…

  • Kadim Şehir Bağdat – Dünyanın Eski Başkenti 2

    Volume 2 – İnsanlar Bağdat; gece otel odasından bakıldığında tarihten bu yana bereket timsali olarak görülmüş ve Türkiye topraklarından başlayarak uzunca bir yol kat eden Dicle Nehri’nin (Tigris) iki yanına kurulmuş, ışıl ışıl bir kent. Yerli halkın bereket timsali bu nehirden Bağdat seyahatimden yalnızca birkaç yıl öncesine kadar cansız bedenler topladıklarını anlatmaları ise gerçekten trajik. Kentte bulunan yüksek yapılar birkaç büyük otel ve genellikle harabeye dönmüş, tekrar imar edilmeye çalışılan Bakanlık binalarından ibaret. Bu büyük yapılara yerli halkın pek de yaklaştığını göremiyorsunuz. Adeta izole yapı adaları haline gelmiş bu yapılar. Kentin en izole parçası ise; tabiî ki de Amerikan askerleri ve diğer uluslar arası temsilcilerin yaşadığı ‘Green Zone’ olarak adlandırılmış…

  • Kadim Şehir Bağdat – Dünyanın Eski Başkenti

    Volume 1 – Bağdat’ı Görmek İkinci Körfez Savaşının etkileri neredeyse tamamen canlı, bombalama, ve yer yer çatışma haberleri sürerken yolumuz düştü Bağdat’a, 2010 yılının hemen başında. İstanbul’dan yola çıktığınızda bir Avrupa kenti ya da Uzak Doğuda bir tatil cennetine gidiyormuş gibi hissetmediğiniz kesin. Bu garip ürkme hali, Bağdat’da uçağın kapılarının açıldığı ana kadar devam ediyor ve havalimanı terminal binasında bu ürkme halinde mutlak bir artış hissediyorsunuz birden bire özellikle de terminal binasındaki onlarca Amerikan askeri üniforması giymiş esmer Arap askerleri gördüğünüzde. Arap ülkelerine has olduğunu düşündüren günlük kaotik yaşam biçimine bir de bu eklenince kesinlikle korkuyorsunuz. Bütün bu karmaşık ruh hali yetmiyormuş gibi bir de yola birlikte çıktığınız yol arkadaşınızın…