Ağva – Şile 2012
Aylardan Şubat… 2012 yılının çetin geçen kışına inat, kısa bir haftasonu soluklanması için Ağva’yı gözümüze kestiriyoruz. Şanslıyız ki kar biz yoldayken etkili değil, hatta o haftasonu ortadan kayboluyor.
Ağva’ya gidiş için muhtelif yollar mevcut. Biz kendi arabamızla İstanbul-Şile üzerinden gidiyoruz. Şile’den Ağva’ya gitmek için bir kıyı yolu da var. Biz onu değil de, iç taraftan giden yolu tercih ediyoruz. Dönüşte ise diğer yolu kullanacağız.
Yol Ağva’ya yaklaştıkça biraz kötüleşiyor, virajlı dar bir yola dönüşüyor. Ama manzara muazzam. Şubat ayında olmamıza rağmen yeşilin tonlarıyla başbaşa bir yolculuk yapıyoruz. Dolayısıyla daha Ağva’ya giderken doğanın tadını çıkarmaya başlıyoruz.
Ağva’nın hemen dışında oteller başlıyor. Sahile paralel giden yol üzerinde de birçok otel mevcut. Ama asıl Ağva’nın içinden geçen dere kenarına konuçlanmış sağlı-sollu oteller ve restorantlar çok ilgi çekici. Bu otellerde dere kenarında oturup yiyip-içebilir, dinlenebilir, okuyabilir vb., kısacası bütün bir gününüzü geçirebilirsiniz. Ağva küçük, şirin bir kasaba. Kış ayında olmanın farkıyla sessizlik, dinginlik ve kendi halindelik de ekleniyor bunlara. Öyle ki kaldığımız otel sadece bize çalışıyor, eminim diğer oteller de durum çok farklı değil. Bu da daha samimi bir ortam bulmamızı sağlıyor.
Ağva’da derenin kıyısındaki mekanlarda tüm günü geçirmek mümkün. Bu mekanlar bahar ve yaz aylarında çok kalabalık ve canlı oluyordur diye tahmin ediyorum. Biz de bir süre bu mekanların birinde zaman geçiriyor ve derenin etrafındaki yollarda yürüyüşe başlıyoruz. Oradan sahil tarfına geçiyor ve biraz da sahil kıyısı ile iskelede yürüyüş yapıyoruz. Ağva yakınlarında genellikle taksi ile gidilen, ilginç mağaraların olduğunu öğreniyoruz ama biz gitmeyi tercih etmiyoruz. Ağva bir haftasonu dinlencesi için çok uygun bir yer. Kendimizi dinliyor, stres atıyoruz.
Yemek için iskelede küçük hatta salaş da sayılabilecek bir balık restorant keşfediyoruz. Burayı o kadar seviyoruz ki iki akşam yemeğini de burada yiyoruz. Gerçekten çok samimi bir ortam var, mezeler de balıklar da kusursuza yakın. (Adı sanırım liman restoranttı ama yanılıyor da olabilirim. Zaten yakınlarında başka restorant yok, bulmak sorun olmayacaktır.)
Ve dönüş… Dönüş için daha önce gözümüze kestirdiğimiz Ağva-Şile Sahil Yolu’na çıkıyoruz. Bu yol da diğer yol gibi çok iyi sayılmaz. Denizi yanımıza alıp, İstanbul’un halen şehirleşmemiş nadir köylerinin içinden geçerek Şile’ye varıyoruz.
Gezmek için çok vaktimiz yok Şile’de… Kısa bir tur yapıyoruz. Önce Deniz Feneri’ne çıkıyor, sonra iskelede kısa bir yürüyüş yapıyoruz. Şile’yi bir de yazın görmeye karar vererek Şile’den ayrılıyoruz.