Adana Rakı Festivali – 2018
Adana Dünya Rakı Festivali, her sene düzenlenmeye çalışılıyor, her sene de önüne bir engel konuluyor. İçinde rakı geçmesin diye adı zorla kebap festivali olarak değiştirilmiş. 8-9 Aralık 2018’deki de güvenlik gerekçesiyle iptal edilmiş. Bunu Adana’ya gittikten sonra öğrendik tabi. Orjinal halini göremedik ama duyduklarımıza göre kentin belli yerlerine esnaf ve halk masa atıyor, isteyen kendi içkisini yemeğini getiriyor, isteyen de esnaftan karnını doyuruyor
Portalak Çiçeği Festivali, Rakı Festivali derken Adana’da yıl içinde bir kaç bir festival oluyor, bolca da turist çekiyordur umarım. Bunu söylemeye gerek yok ama Adana bir lezzet şehri, böyle festivaller daha çok olsun daha çok gidelim, esnaf kazansın, Adanalılar kazansın, başka şehirlere de sıçrasın yiyip içelim oh…
Neyse konumuza dönelim. İki gün geçirdik. İlk gün öğle ve akşam yemeği, ikinci gün kahvaltı öğlen yemeği ve ara öğün diyelim hadi; bolca tatlı yedik.
Uçaktan inip Çavuşoğlu Otel’e yerleşir yerleşmez dışarı attık kendimizi. Çavuşoğlu pek eski püskü bir otel. Son dakika orayı bulabildik. Aslında Booking’den Adana Boutique Hotel ayarlamıştık. Son gün biz yanlış girmişiz daha yüksek fiyat olmalı, size yer yok diye aradılar. Sanırım festial olduğunu bilmeyip Booking’e ucuz fiyat girdiler sonra vazgeçip bizi rezil ettiler. Adana’da kalacak yer çooook.
Bir arkadaş tavsiyesi, bloglar ve gezi öneri siteleri derken Kaburgacı Yaşar’a yürümeye başladık. Arkada Hilton görünse de pek bir sanayi içi burası.
Mekan da salaş, derme çatma bir yapı, içeri soba ile ısınıyor. Belki bilerek böyle bıraktılar. Adana’da asıl tablacılardan yani tezgahta seyyar satıcılardan yemek lazım diyolla ama bulmak zor iyisini. Yoksa sonu hüsran ve cırcırla biten bir serüven olur gibi.
Üstteki gibi karışık bir sürü kişilik kebap söyledik. Adı üstünde kaburgacı oldukları için Adana kebabı bol yağlı kuzu-koyun-küçük baş kaburgasından yapıyorlarmış. Eşim “koyun hayatta yemem nidasıyla” konuşurken, garsonun “bizde büyük baş eti olmaz” demesi arasında kısa bir süre geçti. Hakkını verince koyun candır can. Niye olduğunu anlatamam ama Ankara’da bu lezzet yok. Belki Yıldız’da Adana Sofrası’nda buna yakın tatta yapıyorlar. Sonuç midede yanma yok, şişkinlik yok, ette koyun kokusu yok, lezzet çok.
Buradan çıkıp booool bol yürüdük. Taş köprü, Kazancılar Çarşısı, çarşıda Hacı Ahmet Şahin Helvacısı, bolca madonna lokumu satan mekanlar, Merkez Park, Sinema Müzesi.. Ha bir de börekçi var dediler bir kaç tane bulduk hepsi kapalıydı. Yani gezdiğim gördüğüm benim olacak yediğim içtiğimi anlattığım yazıya devam edeyim.
Valilik festival iptal edince, nerede ne yapılır çok çözemedik. Big Chefs, Yüzevler Kebap ve 5 Ocak Kebap’ın olduğu yer nere ise orada takılmaya karar verdik. Bir kaç saat kala hiç bir mekanda yer bulmayınca Yüzevler Kebap’da karar kıldık. 5 Ocak Kebap yanındaki kebapçı çok boştu, ama tüm masalar rezerveydi. Tek ayırtılmamış masa da biraz sotedeydi, orayı istemedik ama gecenin devamında çok pişman olduk. Yüzevler’den çıktıktan sonra gördük, o oturmadığımız mekanda dışarıda çok afilli bir müzik grubu sadece mekandakileri değil dışardaki herkesi eğlendiriyordu.
Akşam takılacak mekanı ayarladık, yemek yedik. Şimdi sırada bana işletmeciliği sorgulatan bir yere gitme zamanı. Tabi ki nasıl, ne zaman ve neden fenomen olduğunu çözmediğim Kazım Büfe.
İneğin kendi yavrusu için ürettiği besinin insanoğluna ne kadar faydalı olabileceğinin tartışılğıldığı bir dönemde, tam da deliler gibi kebap yedikten sonra, ne yapalım standart ritüeldir dedik gittik muzlu sütümüzü, bol sıra bekleyerek içtik.
Ben kızıma haftada bir iki yaparım. Pekmez süt muz mikserde karıştırıp, kahvaltı niyetine. Adamlar bunun sektörünü oluşturmuş. Lezzetli mi? Evet çok. Keyif veriyor mu? İçerken evet ama sonrasındaki laktoz sindirememe belası yüzünden hayır. Yahudiler et ile sütü beraber tüketmezlermiş. Onlar için helal yani koşer değil. Adamların kesin bildiği var diyip bari tonla et yedikten sonra içmeyin. Ha sabah kahvaltı niyetine içilir, hem mekanda tost da var içiyorsanız öyle için derim.
Yalnız buraya kadar yürürken yorulduk. Yolda, Kazım Büfe’nin olduğu caddede bir mekanda es verdik. Füme.
Valla ben çok sevdim burayı. Antin kuntin şarap da var, peynir de var, bakliyat da var, doğal ürünler de ve et ürünleri de var. Aynı zamanda restoran, ne isterseniz yapıyorlar. Fiyatlar hiç Adana ayarında değil tamam ama değer yani.
Aşşırı kebaba maruz kalmış çocuklar ve belki yetişkinler için güzel bir durak. Çocuklar yemek yerken siz de şarabınızı, biranızı yudumlayabiliyorsunuz. Ve hatta Adanaya has hediyelik ve alttaki gibi züccaciye alabiliyorsunuz. Ayrıyeten berber gittiğimiz arkadaşların da hediyesidir belirtmeden geçmeyeyeim.
Ve gece başlasın artık diye heyecanlansak da de öyle çok matah bir şeyler olmadı. Yüzevler Kebap ki sahibi Fatih Terim ile sorunlar yaşamış abimiz. Zamanında bu abimizin fotoğrafını maske olarak takıp gezenler olmuştu oradan hatırladım. Genel kanı, Adana özelinde kalbur üstü dolayısıyla salaşlık + lezzet oranı düşük bir mekan. Bence gayet lezzetliydi. Bir de masamızı beğenmedik. Başkalarının rezerve masasına çöktük, buna rağmen diğer masa sahipleriyle kavga edip, yatıştırıp onları da mutlu eden bir yer. Servis yavaş, o kadar olur. Müzik pavyondan bozma ama gayet eğlendik.
Adana özelinde pahalı bir mekan dedik ama yanlış anlaşılmasın. Adana’lılar fakir fukara diyemeyiz. Türkiye’de ilk Chevrolet Impala araca binen Adana Ağalarıdır. Çukurova bilimum fakir, fukara, maraba ve ağanın karnını doyurur. Ama burada lezzet öyle çok da pahalı birşey değil, onu belirtmek istedim.
Eee yedik içtik alttaki de cezası. Bu gece için kişi başı 75 TL fix menü uygulamışlar. Tam olarak neler geldi masaya hatırlamıyorum ama tıka basa yedik.
Buradan çıkıp bir ortamları kolaçan edelim dedik. 5 Ocak Kebap önünde sağlam eğlence vardı ama sokakta ayakta dinelmek istemedik. Big Chefs’e girdik. Boş masa bulduk. Yaklaşık bir saat müzikle eğlendik. Yan masadaki bir abimiz bayıldı, sürükleyerek lavaboya götürdüler. Sonra bir garsondan içecek birşeyler istedik, burası fix menü restoran kapandı, içki de veremiyoruz dedi. Biz de çıktık. Dışarıda kavga çıktı çıkacak bir koku aldık. Hiç de birşey olmadı, olmamış da. Ama kadehte durduğu gibi durmuyor işte meret. Kahvecide az ziftlenip, en iyisi oteldir diyip, taksimize binip ortamdan kaçtık.
777 yıllık bir arkadaşın tavsiyesiyle, bir gün sonra sabah, Seyhan Baraj Gölü kıyısında Sütiş’e gittik. Sahibi hakkında söylentiler canımı sıksa da çok güzel bir noktada restoran alanı kapatmışlar. Eleştiriyi bir kenara bırakıp destek bile olalım diye sabahın köründe koyulduk yola.
Yine Adana’ya göre kalbur üstü. Hatta taksici abimiz ne yapacaksınız orada, sizi gözlemecilere götürelim dese de yooook biz illa burayı isteriz dedik.
Civardaki müstakil evler de şahane. Onlar da güzel yer kapatmışlar, Allah sahiplerine bağışlasın. Adete bir Konyaaltı Plajı, adete Copacabana ve hatta adeta bir California. Bu kadar yiyip içme ve zevki sefanın bir bedeli olmalı. O da işte bu.
5 kişi bir de çocuk için fiyat bu. Tabi 2018 sonu fiyatları. Dolara endeksleyip bir çarpın bölün şimdiki fiyatta neye tekabül ediyor bulun işte.
Kahvaltı sonrası yine yürü yürü yürü. E ne olacak acıkacan tekrar. O kadar gelmişiz Kazancılar Çarşısı’nda yemek yemeden olmaz tabi. Burayı tam anlamadım, birden çok işletme var sanırım. Ve alkol de var ama Valilik yasağı yüzünde bir gün önce hizmet veremediler olsa gerek.
Bıkmadık değil hani kebaptan ama o kadar yol ve yorgunluk sonrası yemeye devam tabi. Artık anlatacak birşey yok. Adana’da her yerde Adana Kebap’ı şahane yapıyorlar. Burasının da ne Kaburgacı Yaşar’dan ne Yüzevler’den farkı yok. BENCE… Ama fiyatlar daha Adana ayarında. yine 5 kişi ve çocuk.
Bundan sonrası saçmalık. Ulan 2 gündür yiyip içiyorsun. Tamam bolca yürüdün enerji attın ama yediğin harcadığın enerjiden fazla daha ne zorluyorsun? Bir de buraya gidene kadar bol orta doğu temalı sokaklardan geçtik, bunu da not edelim. Adana’yı dibine kadar hissettik.
Kadayıfçı Olcay… Adına takılmayın emvai çeşit tatlı var. Bir de yanında süt veriyorlar. Küçüklüğümden beri tatlı ile süt içerim, bir şekilde dengeliyor gerçekten o tatlı tadını.
Burası küçük bir işletme. Ama fotoğraftan görüldüğü gibi 2. şubeyi açmışlar. Büyüyecekler, büyüsünler de.
Ne isterseniz isteyin, süt çay, su masaya geliyor hemen. Başka zaman ve başka mekanda olsam daha çok zevk alırdım. Lezzet, sunum, fiyatlara diyecek lafım yok ama 2 gün üst üste kebap, alkol sonunda da bu tatlı vicdan azabı çektirdi. Ama alttakilere de kayıtsız kalınmaz.
Sonrası havaalanına çuf çuf.
Umarım valilik bir daha böyle bir organizasyonu yasaklamaz. Umarım bu organizasyonun adı Dünya Rakı Festivali olarak kalır ve sonsuza kadar devam eder. Umarım bunu okuyanlar da bir festivale denk getirip Adana’ya gider de böyle organizasyonlar çoğalır. Umarım bunu okuyan bir arkadaşına daha gönderir de dilden dile yayılır.